tag:blogger.com,1999:blog-81301565228275953302024-02-20T02:03:44.645-08:00Film Haritası'it's hard to tell that the world we live in is either a reality or a dream'...Kieranhttp://www.blogger.com/profile/07688795521864218535noreply@blogger.comBlogger187125tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-84487673993718450692011-01-25T05:16:00.000-08:002011-01-25T05:19:13.573-08:00Bilmiyorum, Yaşamakta mısın,Öldün mü?<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh46TEprWZspuspDD8UU1aJ95HeeWwAORAAYhT1W6V4-2kzNtg9XOzi9W77HsUJen_YO1_-iM8OHAaO_o986NJ8kXMrXke3fwYaIK1z4fBitRoF0QHQkd4WMgiJS4Tu0GyL-0GyJrzUo9s/s1600/anna-ahmatova_36069_m.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 255px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh46TEprWZspuspDD8UU1aJ95HeeWwAORAAYhT1W6V4-2kzNtg9XOzi9W77HsUJen_YO1_-iM8OHAaO_o986NJ8kXMrXke3fwYaIK1z4fBitRoF0QHQkd4WMgiJS4Tu0GyL-0GyJrzUo9s/s400/anna-ahmatova_36069_m.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5566112417476585394" /></a><br />Bilmiyorum,yaşamakta mısın,öldün mü? <br />Dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni <br />Yoksa,akşamın yaslı karanlığında <br />Bir ölüyü mü düşünmeli... <br /><br />Her şey senin için:Gün boyunca dualarım. <br />Uyuşturan ateşi uykusuz gecelerin; <br />Şiirlerimin beyaz sürüsü, <br />Ve mavi yangını gözlerimin... <br /><br />Hiç kimse daha yakın olmadı bana, <br />Hiç kimse böylesine üzmedi beni, <br />Acıya salıp gidenler bile, <br />Okşayıp bırakanlar hatta.<br /><br />(çeviren:Ataol Behramoğlu) <br /> <br />Anna AhmatovaHect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-23896791797899872232011-01-11T01:02:00.000-08:002011-01-11T01:05:23.095-08:00Canımı veririm...<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_tfdt81VxaN-QF0GUEMtKgkY34q4uQSAZiTIAlhgzGD2g6fpxMGyFGUEYeYRNvjLZhNCyRS5WBY3XwUp-Zpg1JUm68H2HX1RXECaCLmlNbco0gIRS_Br4nB_9WG_d5OroBv12lzw5jxU/s1600/Shams_ud-Din_Tabriz_1502-1504_BNF_Paris.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 279px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_tfdt81VxaN-QF0GUEMtKgkY34q4uQSAZiTIAlhgzGD2g6fpxMGyFGUEYeYRNvjLZhNCyRS5WBY3XwUp-Zpg1JUm68H2HX1RXECaCLmlNbco0gIRS_Br4nB_9WG_d5OroBv12lzw5jxU/s400/Shams_ud-Din_Tabriz_1502-1504_BNF_Paris.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5560851720775243794" /></a><br />Şems-i Tebrîzî hazretlerinin gitmesi Mevlânâ’yı çok üzmüştür. Günler geçtikçe ayrılık acısına sabredemiyor, kendisinde tahammül edecek bir hâl bırakmıyordu. Şems’in ayrılık hasreti ve muhabbeti ile yanıyordu. “Şems! Şems!” diyerek ciğeri yakan kasîdeler söylüyor, göz yaşlarıyla dolu yazdığı mektupları Şam’a, Şems-i Tebrîzî hazretlerine gönderiyordu. Eğer bir kimse; “Şems-i Gördüm.” diye yalan söylese, ona müjdelik olarak üzerindeki elbisesini verirdi. Bir defâsında birisi; “Şems-i Tebrîzî’yi Şam’da gördüm. Sıhhati yerindeydi.” dedi. Mevlânâ, ona elinde bulunan ne varsa hepsini verdi. Orada bulunanlardan biri; “O, Şems-i Tebrîzî’yi görmedi. Yalan söylüyor” deyince, Mevlânâ da; “Ona verdiğim bu elbiseler, sevdiğimin yalan haberinin müjdesidir. Onun hakîkî haberini getirene canımı veririm.” diye cevap verdi.Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-69389083772159038052011-01-10T00:48:00.000-08:002011-01-11T00:53:33.107-08:00Eyvah Eyvah 2 (2011)<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEic3JvftRyvIHvl8MbEIgoBcZNGJUn8B2Ll9IB6m9hOjZ6RbspMJibdXfx4qZDRwwot9muzkGPnRBnKj4RmuL6P-qVkV94mZ-ooIGeppvf0iZr7EH-ntzw-lzPeTcPXk0DYdRZOwLw9r9A/s1600/eyyvah-eyvah-2-poster_4m8z.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 280px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEic3JvftRyvIHvl8MbEIgoBcZNGJUn8B2Ll9IB6m9hOjZ6RbspMJibdXfx4qZDRwwot9muzkGPnRBnKj4RmuL6P-qVkV94mZ-ooIGeppvf0iZr7EH-ntzw-lzPeTcPXk0DYdRZOwLw9r9A/s400/eyyvah-eyvah-2-poster_4m8z.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5560545421302104946" /></a><br />Bazen iyi bir film yapmak için, milyon dolarlak harcamak, Amerikalara gitmek ya da kocaman ilanlarla filmi pazarlamak gerekmez. Bazen, sıcacık bir hikaye, içine biraz Ege, biraz da güzel insan hikayeleri ekleyerek muhteşem bir sonuç elde edilebilir. İşte Eyvah Eyvah 2, bu özellikleri sonuna kadar taşıyan bir film. Yada ben duygusal davranıyor olabilirim. Çünkü, annanem ve dedem birer Çanakkale'li olararak yıllardır Geyikli'de oturuyolar ve benim çoçukluğum ve gençliğimin yaz ayları hep bu filmin sahnelerinde gördüğünüz o güzelim yerlerde geçti. Neyse bu kadar kişisel enformasyon ve nostalji yeter:) Filme geri dönersek eğer, ilk filmin oyuncu kadrosu ile ikincisi nerdeyse aynı. Senaryo ve yönetmen de değişmemiş. İlk filmde, babasını sağ salim bulan Hüseyin Badem içi rahat bir şekilde Geyikli'ye ve Müjgan'nına dönmüştür. Hatta yanında sevgili Firuzan Abla'sını bile getirmiştir. Tam aşkını, Müjgan'a açmaya karar veren Hüseyin'in karşına bu sefer de birsürü engel çıkar. Sağlık ocağına yeni atanan doktor, Müjgan'ın yarbay emeklisi babası ve insan tacirleri vs. Her detayı başarı ile işlenmiş, muhteşem oyunculukların görsel ziyafetler ile bütünleştiği bir film olmuş. Kuzey Ege, insanın kusursuza yakın doğası ve yaşantısı da filme çok başarılı bir şekilde yansıtılmiş. Filmden aklıma kalan detayları aşağıda sıralıyorum;<br /><br />- trakyalı şhrek ve köy yumurtası:) Firuzan'ın, Hüseyin'e taktığı lakaplar.<br />- al kızını koy çuvala, salla salla vur duvara şarkısı:)<br />- emekli asker babanın, kendini kışlada sanan tavırları..<br />- ispanyol ismail'in zorlama ispanyol şarkıları<br />- özge borak'ın doğal ve sevimli gülücükleri :)<br />- dede rolünde ki salih kalyoncu'nun muhteşem oyunculuğu!!<br />- ve güzelim Çanakkale!!!Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-32761568303216495402011-01-05T00:43:00.000-08:002011-01-11T00:55:11.955-08:00Cyrus (2010)<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAaso3FIt2mgMdp9cvnny6NMX0jo4uk56UnZo4RSJMkmCLfYcexeiV7EJIazNPe7S8lVui22PemVnIeStqwsB6SJm0lx_wOvj1ukVA7BpEco1RmuTtehAfh5jqxmot0fqZwypMnIwIH58/s1600/cyrus-poster1.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 268px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAaso3FIt2mgMdp9cvnny6NMX0jo4uk56UnZo4RSJMkmCLfYcexeiV7EJIazNPe7S8lVui22PemVnIeStqwsB6SJm0lx_wOvj1ukVA7BpEco1RmuTtehAfh5jqxmot0fqZwypMnIwIH58/s400/cyrus-poster1.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5559002077873983378" /></a><br />Cyrus, drama yönü kuvvetli olan bir komedi filmi olarak öne çıkıyor. Mark ve Jay Duplass kardeşlerin birlikte çektikleri filmin başrollerini ise şu isimler paylaşıyor; Marisa Tomei, Jonah Hill, Jonhn C. Reilly ve Catherine Keener.<br /><br />John (Reilly) 40'li yaşların sonlarında kendi halinde yaşayan, sürekli kaybeden olmaya alışmış bir erkektir. Boşandığı karısının başkası ile evlenme kararı alması John'un hayatını daha da içinden çıkılmaz bir hal almasına neden olmuştur. İşte tam bu anda, John bir davette Molly(Tomei) ile tanışır. Molly son derece seksi ve alımlı bir kadın olmasına rağmen kendi tabiri ile 'Shrek' John ile takılmaya başlar. Aralarında muhteşem bir utum başlasada karşılarında devasa bir sorun vardır. Cyrus (Hill) Molly'nin işe yaramaz , annesine tutku ile bağlı olan, tabiri caizse koca bir bebektir. Molly ise aşırı duygusal biridır ve Cyrus'a karşı bir zaafı vardır. Buna rağmen hayatında ki iki erkek arasında bir balans oluşturmaya çalışırken bu kocaman iki erkek çoçukça oyunlar ile onun tek hakimi olmak için savaşa çoktan tutuşmuşlardır bile. <br /><br />Komedi unsurları çok göze batırılmayan. Bağımsız Amerikan Filmi havası heran hissedilen, ilginç mizah anlayışı ve oyunculukları ile dikkat çeken bir yapım. Kesinlikle tavsiye ediyorum, kaçırmayın derim...Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-42338815168046035582010-12-30T02:29:00.000-08:002010-12-30T04:18:37.197-08:002010'un En İyi 10 Filmi<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJ6k_A7fjGwiEg3fyPjwoMkas2WPsPw8p_BAi5z8D6NQxZw_oUkoPW9cjOYlDSzVXH9-NxynyuycShONx74RMPoyLoFC8SP9T4IEGHC9pgFY8ofYmqBNLwoJ0pkWJQTSoL5dc6NciKcbM/s1600/Ads%25C4%25B1z2.png"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 359px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJ6k_A7fjGwiEg3fyPjwoMkas2WPsPw8p_BAi5z8D6NQxZw_oUkoPW9cjOYlDSzVXH9-NxynyuycShONx74RMPoyLoFC8SP9T4IEGHC9pgFY8ofYmqBNLwoJ0pkWJQTSoL5dc6NciKcbM/s400/Ads%25C4%25B1z2.png" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5556448280424298530" /></a><br />Yıl biterken bir tür gelenektir yılın en iyilerini hazırlamak. Bende tekrar bu görevi üstlendim ve kendi listemi oluşturdum. Umarım gelecek yıl bizler için, bol bol sinema ve sanat dolu günler getirir. İyi yıllar herkese...<br /><br />1- Inception <br /><br />Yön: Christopher Nolan<br />Oyuncular: Leonardo Di Caprio, Josepg Gordon-Levitt, Ellen Page, Marion Cotillard, Micheal Caine.<br />Imdb puanı: 9.0<br /><br />2- A Single Man<br /><br />Yön: Tom Ford<br />Oyucular: Colin Firth, Julianne Moore, Matthew Goode<br />Imdb puanı: 7.6<br /><br />3- The Social Network<br /><br />Yön: David Fincher<br />Oyuncular: Jesse Eisenberg, Andrew Garfield, Justin Timberlake<br />Imdb puanı: 8.2<br /><br />4- Shutter Island<br /><br />Yön: Martin Scorsese<br />Oyuncular: Leonardo Di Caprio, Mark Ruffalo, Ben Kingsley, Emily Mortimer<br />Imdb puanı: 8.0<br /><br />5- Das Weisse Band<br /><br />Yön: Micheal Haneke<br />Oyuncular: Christian Freidel, Ernst Jacobi, Leonie Benesch<br />Imdb puanı: 7.9<br /><br />6- The Road <br /><br />Yön: John Hillcoat<br />Oyuncular: Viggo Mortensen, Charlize Theron, Kodi Smit-McPhee, Guy Pearce, Robert Duvall<br />Imdb puanı: 7.4<br /><br />7- L'illusionniste<br /><br />Yön: Sylvain Chomet<br />Oyuncular: Jean-Claude Donda, Eilidh Rankin, Duncan MacNeil<br />Imdb puanı: 7.8<br /><br />8- Çoğunluk<br /><br />Yön: Seren Yüce<br />Oyuncular: Nihal Koldas, Bartu Küçükçağlayan, Esme Madra<br />Imdb puanı: 7.7<br /><br />9- Agora<br /><br />Yön: Alejandro Amenebar<br />Oyuncular: Rachel Weisz, Max Minghella, Oscar Isaac<br />Imdb puanı: 7.2<br /><br />10- The Extra Man<br /><br />Yön: Shari Springer Berman, Robert Pulcini<br />Oyuncular: Kevin Kline, Paul Dano, Katie Holmes<br />Imdb puanı: 6.0<br /><br />Not: Liste sübjektiftir.Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-43674136927154117632010-12-30T01:13:00.000-08:002010-12-30T01:28:37.528-08:00Cirque du Soleil Geliyorrrrr... (19 şubat- 4mart)<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirt6PLp3LDcVWHKPzwVohNfVymkDuQxD7dUcffW-Kh11SzsgXEEdsUSmxziXdi4FEI6g7-PGrk9n6AUAJkxlJt0pBCbOlymYMutwB0jvm8SC_kfI_Ya3aniMuXPF2mlxoeY-4w7r1QomU/s1600/Saltimbanco.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 274px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirt6PLp3LDcVWHKPzwVohNfVymkDuQxD7dUcffW-Kh11SzsgXEEdsUSmxziXdi4FEI6g7-PGrk9n6AUAJkxlJt0pBCbOlymYMutwB0jvm8SC_kfI_Ya3aniMuXPF2mlxoeY-4w7r1QomU/s400/Saltimbanco.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5556404560328025234" /></a> Bu sabah işe doğru yol alırken radyoda en sevdiğim Cirque du Soleil şarkısı olan Alegria'ya denk gelmiş ve keşke İstanbul'a gelseler de konserlerine gitsek diye içimden geçirmiştim. Neyse, işyerime geldim ve çok sevdiğim sevgilimin kalbini kırdığım için ona bir konser veya gösteri bileti alarak kalbini tekrar kazanmak istedim:)ve biletixi tıkladım. İşte o anda ana sayfa da ne görsem dersiniz, CIRQUE DU SOLEIL İLK DEFA TURKIYE'YE GELİYOR :) Uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştım ve tesadüfün böylesinin gözünü seveyim dedim içimden ve sevdiceğimle kendime birer bilet aldım. 19 şubat 2011- 4 mart 2011 arası Saltimbanco adlı performaslarından 10 adet gösteri yapacak Kanada'li grubun hayranları bu fırsatı kaçırmasın derim...Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-7836472945297516052010-12-29T00:43:00.000-08:002010-12-30T06:03:38.164-08:00Unutulmaz Sahneler ve Replikler #7<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgS49npol-aDkMsVClqMPaJQct6aoFmVrcovupkU1HJ9EG58TSd3LgXyvKL03bIgzKI4zW0Xt5It_Z18a6RA6U7LDGhUTT9bn8U_eEA4ko02-TAbr3CIHIv-3OhvGRQaMD0X9TY-MaR6VE/s1600/lifeisbeautiful%25281%2529.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 318px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgS49npol-aDkMsVClqMPaJQct6aoFmVrcovupkU1HJ9EG58TSd3LgXyvKL03bIgzKI4zW0Xt5It_Z18a6RA6U7LDGhUTT9bn8U_eEA4ko02-TAbr3CIHIv-3OhvGRQaMD0X9TY-MaR6VE/s400/lifeisbeautiful%25281%2529.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5556023559185765858" /></a><br />La Vita e Bella (Life is Beautiful) 1997<br /><br />Giosue : Baba buraya köpekler ve yahudiler giremezmiş<br /><br />Guido : Bu dükkanın sahibini tanırım, köpeklerden korkar. Senin korktuğun bir hayvan var mı?<br /><br />Giosue : Örümcek<br /><br />Guido : O zaman biz de dükkanımızın kapısına Örümcekler ve Vizigotlar giremez yazalım. <br /><br /> ************<br /><br />sen bir köle değilsin, hizmet büyük bir sanattır, tanrı en büyük hizmetkardır, insanlara hizmet verir ama insanların kölesi değildir.Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-54136746065077630242010-12-29T00:34:00.000-08:002010-12-29T00:37:57.580-08:0068. Golden Globe Adayları Belirlendi...<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8k__D3GYbQ48q-KVp5lRgmKH_BBl01jTMAqVDmUF5owxnWUmMkCwbJm7KorLNqHsIzrfE907nBh_tRj5efceIRG_UosnShQ9oA3v_VwIaAbclfs6jdtdUBaChKFTDVKlJg2vcObQL0Zg/s1600/golden-globe.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8k__D3GYbQ48q-KVp5lRgmKH_BBl01jTMAqVDmUF5owxnWUmMkCwbJm7KorLNqHsIzrfE907nBh_tRj5efceIRG_UosnShQ9oA3v_VwIaAbclfs6jdtdUBaChKFTDVKlJg2vcObQL0Zg/s400/golden-globe.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5556020622817419090" /></a><br /><br />16 Ocak 2011 tarihinde The Beverly Hilton'da Ricky Gervais'in sunumu ile gerçekleştirilecek 68. Golden Globe kategorileri ve adayları, tam listesi:<br /><br /><br />En İyi Film (DRAMA)<br />Black Swan<br />The Fighter<br />Inception<br />The King’s Speech<br />The Social Network<br /> <br /><br />En İyi Kadın Oyuncu (DRAMA)<br />Halle Berry (Frankie And Alice)<br />Nicole Kidman (Rabbit Hole)<br />Jennifer Lawrence (Winter’s Bone)<br />Natalie Portman (Black Swan)<br />Michelle Williams (Blue Valentine)<br /> <br /><br />En İyi Erkek Oyuncu (DRAMA)<br />Jesse Eisenberg (The Social Network)<br />Colin Firth (The King’s Speech)<br />James Franco (127 Hours)<br />Ryan Gosling (Blue Valentine)<br />Mark Wahlberg (The Fighter)<br /> <br /><br />En İyi Film (KOMEDİ-MÜZİKAL)<br />Alice In Wonderland<br />Burlesque<br />The Kids Are All Right<br />Red<br />The Tourist<br /> <br /><br />En İyi Kadın Oyuncu (KOMEDİ-MÜZİKAL)<br />Annette Bening (The Kids Are All Right)<br />Anne Hathaway (Love And Other Drugs)<br />Angelina Jolie (The Tourist)<br />Julianne Moore (The Kids Are All Right)<br />Emma Stone (Easy A)<br /> <br /><br />En İyi Erkek oyuncu (KOMEDİ-MÜZİKAL)<br />Johnny Depp (Alice İn Wonderland)<br />Johnny Depp (The Tourist)<br />Paul Giamatti (Barney’s Version)<br />Jake Gyllenhaal (Love And Other Drugs)<br />Kevin Spacey (Casino Jack)<br /> <br /><br />En İyi Animasyon<br />Despicable Me<br />How To Train Your Dragon<br />The İllusionist<br />Tangled<br />Toy Story 3<br /> <br /><br />En İyi Yabancı Film<br />Biutiful (Mexico/Spain)<br />The Concert (France)<br />The Edge (Russia)<br />I Am Love (İtaly)<br />(Lo Sono L’Amore)<br />In A Better World (Denmark)<br /> <br /><br />En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu<br />Amy Adams (The Fighter)<br />Helena Bonham Carter (The King’S Speech)<br />Mila Kunis (Black Swan)<br />Melissa Leo (The Fighter)<br />Jacki Weaver (Animal Kingdom)<br /> <br /><br />En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu<br />Christian Bale (The Fighter)<br />Michael Douglas (Wall Street: Money Never Sleeps)<br />Andrew Garfield (The Social Network)<br />Jeremy Renner (The Town)<br />Geoffrey Rush (The King’S Speech)<br /> <br /><br />En İyi Yönetmen<br />Darren Aronofsky (Black Swan)<br />David Fincher (The Social Network)<br />Tom Hooper (The King’S Speech)<br />Christopher Nolan (Inception)<br />David O. Russell (The Fighter)<br /> <br /><br />En İyi Senaryo<br />Danny Boyle, Simon Beaufoy (127 Hours)<br />Lisa Cholodenko, Stuart Blumberg (The Kids Are All Right)<br />Christopher Nolan (Inception)<br />David Seidler (The King’S Speech)<br />Aaron Sorkin (The Social Network)<br /> <br /><br />En İyi Müzik<br />Alexandre Desplat (The King’S Speech)<br />Danny Elfman (Alice İn Wonderland)<br />A.R. Rahman (127 Hours)<br />Trent Reznor, Atticus Ross (The Social Network)<br />Hans Zimmer (Inception)<br /> <br /><br />En İyi Şarkı<br />“Bound To You” — Burlesque<br />“Coming Home” — Country Strong<br />“İ See The Light” — Tangled<br />“There’S A Place For Us” — Chronicles Of Narnia: The Voyage Of The Dawn Treader “You Haven’T Seen The Last Of Me” — Burlesque<br /> <br /><br />TV dizileri kategorilerinde de adaylar şöyle sıralanıyor:<br /> <br /><br />En İyi Dizi (DRAMA)<br />Boardwalk Empire<br />Dexter<br />The Good Wife<br />Mad Men<br />The Walking Dead<br /> <br /><br />En İyi Kadın Oyuncu (DRAMA)<br />Julianna Margulies (The Good Wife)<br />Elisabeth Moss (Mad Men)<br />Piper Perabo (Covert Affairs)<br />Katey Sagal (Sons Of Anarchy)<br />Kyra Sedgwick (The Closer)<br /> <br /><br />En İyi Erkek Oyuncu (DRAMA)<br />Steve Buscemi (Boardwalk Empire)<br />Bryan Cranston (Breaking Bad)<br />Michael C. Hall (Dexter)<br />Jon Hamm (Mad Men)<br />Hugh Laurie (House)<br /> <br /><br />En İyi Dizi (KOMEDİ-MÜZİKAL)<br />30 Rock<br />The Big Bang Theory<br />The Big C<br />Glee<br />Modern Family<br />Nurse Jackie<br /> <br /><br />En İyi Kadın Oyuncu (KOMEDİ-MÜZİKAL)<br />Toni Collette (United States Of Tara)<br />Edie Falco (Nurse Jackie)<br />Tina Fey (30 Rock)<br />Laura Linney (The Big C)<br />Lea Michele (Glee)<br /> <br /><br />En İyi Erkek Oyuncu<br />Alec Baldwin (30 Rock)<br />Steve Carell (The Office)<br />Thomas Jane (Hung)<br />Matthew Morrison (Glee)<br />Jim Parsons (The Big Bang Theory)<br /> <br /><br />En İyi Mini Dizi<br />Carlos<br />The Pacific<br />Pillars Of The Earth<br />Temple Grandin<br />You Don’t Know Jack<br /> <br /><br />En İyi Kadın Oyuncu (EN İYİ MİNİ DİZİ)<br />Hayley Atwell (Pillars Of The Earth)<br />Claire Danes (Temple Grandin)<br />Judi Dench (Return To Cranford)<br />Romola Garai (Emma)<br />Jennifer Love Hewitt (The Client List)<br /> <br /><br />En İyi Erkek Oyuncu (EN İYİ MİNİ DİZİ)<br />IDris Elba (Luther)<br />Ian Mcshane (Pillars Of The Earth)<br />Al Pacino (You Don’T Know Jack)<br />Dennis Quaid (The Special Relationship)<br />Edgar Ramirez (Carlos)<br /> <br /><br />En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (EN İYİ MİNİ DİZİ)<br />Hope Davis (The Special Relationship)<br />Jane Lynch (Glee)<br />Kelly Macdonald (BOARDWALK Empire)<br />Julia Stiles (Dexter)<br />Sofia VERGARA (Modern Family)<br /> <br /><br />En İyi Erkek Oyuncu (EN İYİ MİNİ DİZİ)<br />Scott Caan (Hawaii Five-O)<br />Chris Colfer (Glee)<br />Chris Noth (The Good Wife)<br />Eric Stonestreet (Modern Family)<br />David Strathairn (Temple Grandin)Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-81870946570942892112010-12-28T00:00:00.000-08:002010-12-28T00:31:06.414-08:00You Will Meat A Tall Dark Stranger (2010)<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIcr1kqBZiyUHoryRD8q7BZmgHqae8KRqfZSZg_n8hmXyvz62N-ghmWKP-rk2BfFVd_Pkw47GWVQlf4bSe0uXUFsULuK-Sn0eFsyzqEqobSB614B956Qpq_j5yNEqyL-fZ0qFIbNfFy-0/s1600/You-Will-Meet-A-Tall-Dark-Stranger-1278234933.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 283px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIcr1kqBZiyUHoryRD8q7BZmgHqae8KRqfZSZg_n8hmXyvz62N-ghmWKP-rk2BfFVd_Pkw47GWVQlf4bSe0uXUFsULuK-Sn0eFsyzqEqobSB614B956Qpq_j5yNEqyL-fZ0qFIbNfFy-0/s400/You-Will-Meet-A-Tall-Dark-Stranger-1278234933.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5555647820805559634" /></a><br />Allen, geçen yıl Whatever Works ile New York'a geri dönmüş ve birçok sinemasever de büyük bir beklenti oluşturtmuştu. Fakat, Whatever Works'un beklenilen çıkışı yapamaması, heralde ünlü yönetmenin rotasını ikinci memleketi Londra'ya çevirmesine neden oldu. Pek ilginç sayamayacağımız, alışıla gelmiş Woody Allen'ın tarzının her an hissedildiği film, bir grup Londra'li yetişkinin hayatlarından kesitler sunuyor. Hayatlarından memnun olmayan çiftler, yeni ilişkiler, cinsel arayışlar ve muhteşem Londra manzaraları ise filmin henel hatlarını belirliyor. Filmin diğer dikkat çeken noktası ise güçlü oyuncu kadrosu oluyor. Kadroda şu isimler yer alıyor, Antony Hopkins, Antonio Banderas, Naomi Watts, Josh Brolin ve Gemma Jones. Genel hatları ile eğlenceli ama seyirciye yeni birşeyler vermeyen sıradan bir Allen filmi. Çıtayı çok yükseltmeden ve beklentisiz bir şekilde izlenmeli...Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-61395676286333906372010-12-18T03:13:00.000-08:002010-12-18T03:31:21.083-08:00The Bank Job (2008)<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLKF8ATT9qqIVmq9Gr1s-KQWto2trwr0-Ez4cNNHpDJbAP_u3rv-lbPzBV_kL9q2oTpaJau_fxu2OGuNRLPA31X9FtKP9xETynrtlYf4P9RTkaHwY2FrZRkqoy-BQVi1ANtSxMEaZ6c6Y/s1600/bank_job_ver2.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 209px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLKF8ATT9qqIVmq9Gr1s-KQWto2trwr0-Ez4cNNHpDJbAP_u3rv-lbPzBV_kL9q2oTpaJau_fxu2OGuNRLPA31X9FtKP9xETynrtlYf4P9RTkaHwY2FrZRkqoy-BQVi1ANtSxMEaZ6c6Y/s400/bank_job_ver2.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5551983398087998754" /></a><br />Roger Donaldson'un yönetmenliğini üstlendiği, gerçek olaylardan esinlenmiş bu film, Londra'da gerçekleşmiş bir soygundan yola çıkıyor. 1971 yılında bir grup amatör soyguncunun, Birleşik Krallık tarihinin en gizemli ve sıradışı skandallarından birinde rol oynayışını beyaz perdeye taşıyor. <br /><br />Sıradan bir otomobil satıcısı olan Terry (Jason Statham) eski dostu Martine'den kolay gibi gözüken bir bankanın soygun işlemi için teklif alır. Arkadaşlarından oluşan amatör bir ekiple bankadaki kiralık kasalarda bulunan değerli eşyaları talan etmek üzere işe koyulan Terry, Martine'nin hükümet adına çalışabilceğeni hesaba katmamıştır. Martine'yi piyon olarak kullanan, devlet görevlilerlinin asıl amacı ise Kraliyet ailesini doğrudan ilgilerndiren bir skandalı örtbas etmektir. Tabi işe ahlaksız polisler ve suçlular da dahil olunca iş içinden çıkılmaz bir hal alır. <br /><br />Birçok soygun filminde gözümüze ilişen klişeler bu filmde de bolca varlar. Senaryosunda ki ufak inandırıcılık detaylarına rağmen filmin iyi bir kurgusu olduğunu söyleyebiliriz. Diğer artı yönleri ise, gerilim ve heyecan dozunun hiç eksik olmaması ve başarılı oyunculuklar...Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-63218520012905821812010-12-08T00:24:00.000-08:002010-12-08T00:50:56.619-08:00The Kids Are All Right (2010)<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhY_4j2yVWVp02vkx3r-6fqVsVnX4N8DR-yXbj7DuuoU9EzY-1md6yQgd2lu-nWusuZE6bJ5IJGqASOTl5xMQiI0blMW8FmXX0H_4Q4MiXvf-FxEs9y5sgqUDqgjIB5_RCYCFSge4a_HGQ/s1600/3rtmopjt.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 283px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhY_4j2yVWVp02vkx3r-6fqVsVnX4N8DR-yXbj7DuuoU9EzY-1md6yQgd2lu-nWusuZE6bJ5IJGqASOTl5xMQiI0blMW8FmXX0H_4Q4MiXvf-FxEs9y5sgqUDqgjIB5_RCYCFSge4a_HGQ/s400/3rtmopjt.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5548231240324954178" /></a><br />Cinsel tercihler ve sıradışı bir Amerikan Aile yapısına odaklanan, The Kids are All Right. Öncelikle, zengin oyuncu kadrosu ile dikkati çekiyor. Başrollerini, Anette Benning, Julianna Moore ve Mark Ruffalo'nun paylaştığı filmin yönetmenliğini ise Lisa Cholodenko üstleniyor.Hikaye, iki lezbiyen evli kadının, yıllar önce aynı donörden sahip oldukları, iki ergen çocukları ile yaşadıkları hayatı ve sorunları odak nokta olarak seçiyor. Her ne kadar gay olsalarda Nic ve Jules, straight gibi davranan, çocuklarının geleceği için onların gençlik ateşlerine ket vurmaya çalışan ama özel hayatlarında erkek eşcinsel pornoları izleyen ilginç bir çifttir. Bu ilginç Amerikan Ailesinin başı, çocukların biyolojik babalarını aramaya geçmeleri ve bulmaları ile daha da değişir. Paul (Ruffalo), herkesin düşündüğü gibi kaba saba yada evsiz bir dilenci değildir. Aksine, hayatın eğlenceli ve güzel yönlerini görmeyi başarabilmiş, işinde başarılı yakışıklı bir adamdır. Paul ailesizlik özlemini, şans eseri sahip olduğu iki çoçuğu ile zaman geçirerek atlatmaya çalışırken. Çocuklardan Laser annessi Jules (Moore) ile de ilişki yaşamaya başlar. İşte işler bu noktada çalışır, Nik erkek aslan misali pençelerini çıkarır ve hem kadınını hem de çocuklarını bu tehlikeli adamdan korumaya çalışır. Tam olarak neye hizmet ettiğini anlayamadığım ilginç bir film, bir eşcinsel çift bu kadar straight davranıyorsa özel hayında neden eşcinseldir ki o da garip bir paradoks. Neyse, çok kurcalamayalım, demek ki Amrikan Aile yapısına yeni kavramlar girdi ve bizim haberimiz yok...Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-51664642235943480082010-11-30T13:52:00.000-08:002010-11-30T14:02:12.492-08:00Unutulmaz Sahneler ve Replikler #6<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh527FWwePswEwvj02i4LyP0HTiATL3LG5FjHmM_Tud_t4QgzC_B0_hkhT5b9W6OCv0B6AVCPpA7iLoYJTCxtv3J9gy4FcPzRnI6UfNYYZK-4QjfqhY_rwg1MAucVbw1UE8cexGKqmqzAM/s1600/vizontele20017.png"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 216px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh527FWwePswEwvj02i4LyP0HTiATL3LG5FjHmM_Tud_t4QgzC_B0_hkhT5b9W6OCv0B6AVCPpA7iLoYJTCxtv3J9gy4FcPzRnI6UfNYYZK-4QjfqhY_rwg1MAucVbw1UE8cexGKqmqzAM/s400/vizontele20017.png" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5545465361799418002" /></a><br /><br />'VİZONTELE'<br /><br />Reis bey: Yav güzel kardesim zeki müren radyoda şimdi şarkı söylemiyor mu<br />Engin: Evet söylüyor.<br />Reis bey: işte onu söylerken hem dinleyip hem göreceksin.Aynı anda.<br />Vizontele fikri:Peki zeki müren de bizi görecek mi?<br />Reis bey: Vallahi orasını ben de bilmiyorum.<br />Cası emmi( dişleri dökük olan): Yav zeki müren neyse sanatcıdır.Peki ajans saatlerinde ne olacak? Basbakan cıkar,reis-i cumhur cıkar.Her gün böyle kravatla evde oturamayız ki.<br />Engin: insan ev hali donla geziyor kardesim.Koskoca basbakana karsı.<br />Reis bey: Yav sacma sapan konusmayın be.Sinemada artistler sizi görüyor mu?<br />Cası emmi: Görmüyor mu?<br />Reis bey: E görmüyor.Sinemasız ev kalmayacak.Her evde bir sinema olacak...Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-77170545564222158012010-11-30T04:56:00.000-08:002010-11-30T05:19:10.013-08:00!f İstanbul’da Bu Sene Sizin Seçtiğiniz Filmler Gösteriliyor<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQYpjrKwCo0eyhw9FZo5OTz7x4Y0BcXqZWvUxWXMeOR0uYNcZ_SSnEysbZYgAGXj-UOau9LT-6JVUDn2_KE6l4nCF2LXYHzIpJbF1Shd4lrQf19-pAgZOi699YPU-evZYdFuhL8YUUY90/s1600/if_istanbul.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 214px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQYpjrKwCo0eyhw9FZo5OTz7x4Y0BcXqZWvUxWXMeOR0uYNcZ_SSnEysbZYgAGXj-UOau9LT-6JVUDn2_KE6l4nCF2LXYHzIpJbF1Shd4lrQf19-pAgZOi699YPU-evZYdFuhL8YUUY90/s400/if_istanbul.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5545331666809142994" /></a><br /><br />2011 yılında 10. yaşını kutlayacak olan !f İstanbul AFM Bağımsız Filmler Festivali, önceki yıllarda gösterdiği ve !f-severlerin kalbini çalan 41 film arasından sizlerin oyları ile seçilecek 5 filmi sinema salonunda hep birlikte tekrar izleme keyfini sunuyor. <br /><br />blog.ifistanbul.com adresinden oylamaya katılabileceğiniz ankette iki gün içinde binin üzerinde oy kullanıldı. Kaçırdığınız veya bir daha görmezsem gözüm açık gider dediğiniz filmleri sinema salonunda izleyebilmek için 3 Aralık 2010 tarihine kadar oylamaya mutlaka katılın. <br /><br />10 senedir bağımsız film tutkunlarının bağımlısı olduğu !f İstanbul, 2011 yılında 17-27 Şubat arası festivalin klasikleşen salonları AFM Fitaş, AFM İstinye Park ve Caddebostan CKM’de yapılacak. Festival programı ise Ocak ayında açıklanacak.Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-60843211935790324702010-11-29T03:58:00.000-08:002010-11-29T04:30:08.799-08:00Bir Kuşun Resmini Yapmak için...<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFb3eYb_kF7cJqGZNkqi5f0eFhVx7jKR590cohv1i0ufBGpsRZNkY7yDyDRnZhJjsN4q3hQnygu4F6sAlR-gG1xeZ9tLIjMoSQqJ0tVHnF4fvjjW-sUrUZ3fw-RQ8JEBjayqr5vigJWBM/s1600/FCANTR%257E1.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 345px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFb3eYb_kF7cJqGZNkqi5f0eFhVx7jKR590cohv1i0ufBGpsRZNkY7yDyDRnZhJjsN4q3hQnygu4F6sAlR-gG1xeZ9tLIjMoSQqJ0tVHnF4fvjjW-sUrUZ3fw-RQ8JEBjayqr5vigJWBM/s400/FCANTR%257E1.JPG" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5544947958849564210" /></a><br />Önce bir kafes resmi yaparsın<br />Kapısı açık bir kafes<br />Sonra kuş için<br />Bir şey çizersin içine<br />Sevimli bir şey<br />Yalın bir şey<br />Güzel bir şey<br />Yararlı bir şey<br />Sonra götürür bir ağaca<br />Asarsın bu resmi<br />Bir bahçede<br />Bir koruda<br />Ya da bir ormanda<br />Saklanır beklersin ağacın arkasında<br />Ses çıkarmaz<br />Kımıldamazsın<br />Kuş bazen çabuk gelir<br />Ama uzun yıllar bekleyebilir de<br />Karar vermezden önce<br />Yılmayacaksın<br />Bekleyeceksin<br />Yıllarca bekleyeceksin gerekirse<br />Resmin başarısıyla hiç ilişiği yoktur çünkü<br />Kuşun çabuk ya da yavaş gelmesinin<br />Geleceği olup da geldi mi kuş<br />Çıt çıkarmak yok<br />Kafese girmesini beklersin<br />Girdi mi kafese fırçanla<br />Usulcacık kapısını kaparsın<br />Sonra kuşun bir tüyüne dokunayım demeden<br />Bütün kafes tellerini teker teker silersin<br />Yerine bir ağaç resmi yaparsın<br />Dallarının en güzeline kondurursun kuşu<br />Tabii ne yapraklarının yeşilini unutacaksın<br />Ne yellerin serinliğini<br />Ne de yaz sıcağındaki böcek seslerini<br />Otlar arasında.<br />Sonra beklersin ötsün diye kuş<br />Ötmezse kötü<br />Resim kötü demektir<br />Öterse iyi olduğunun resmidir<br />İmzanı atabilirsin artık<br />Bir tüy koparırsın usulca<br />Kuşun kadından<br />Ve yazarsın adını resmin bir köşesine.<br /><br />Jacques Prevert<br /><br />Çeviren: Sabahattin EyuboğluHect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-85490339219068380162010-11-26T01:30:00.000-08:002010-11-26T02:18:16.847-08:00Farinelli (1994)<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitjQuV7Lpc5bqYNwOuyHCiu2yxrgWc4rgZwn-sfQsFUlHQ8Uh-ysysnsjGWjYSWpgK-6oZjxRCGPk6CgZnSdPFgzyNe7JsA1UVw3ntv9iK25ckkVDX1DTEpwQcoL_2ScWeYSg09gjf2oY/s1600/Farinelli_Il_Castrato-front.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 398px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitjQuV7Lpc5bqYNwOuyHCiu2yxrgWc4rgZwn-sfQsFUlHQ8Uh-ysysnsjGWjYSWpgK-6oZjxRCGPk6CgZnSdPFgzyNe7JsA1UVw3ntv9iK25ckkVDX1DTEpwQcoL_2ScWeYSg09gjf2oY/s400/Farinelli_Il_Castrato-front.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5543800359854875634" /></a><br /><br />Daha dün gibi hatırlıyorum, üniversite de iken aldığım müzik tarihi dersini ve sınavda soru olarak karşımıza çıkacak olan Farinelli'nin hayatını. O güne kadar, 'il castrato' yani Farineli hakkında hiçbir bilgim olmamasına rağmen, bu muhteşem film, hem dersten geçmemi sağladı hemde barok müziğin muhteşem tınıları ile tanıştırdı beni.<br /><br />Farinelli, Klasik Batı Müziği'nin Barok döneminde yaşamış ve döneme damgasını vurmuş Carlo Broschi'nin hayatını anlatıyor. Rönesans sonrası, 16yy ve 18yy. arası yaşanan Barok periyod hakkında da bilgi sahibi olmamızı sağlayan film , dönemin şaşasına, sanat anlayışına ve görkemli müzük tarzını da gözler önüne seriyor. Bu görkemin içinde Carlo'nun mutsuz ve dramatik bir hayatı olduğunuda öğrenmiş oluyoruz. Daha çoçuk yaştayken, en yakın arkadaşının intaharı ile büyük bir şok yaşamışdır. İntihar kadar bu intaharın altında yatan neden de bir o kadar acıdır. Bu genç sopranolar, ilerde sesleri bozulmasın diye hadım ediliyorlar ve 'Castrato' sözcüğüde burdan türüyor. Hayatı boyunca castrato olmanın acısını çeken Carlo'ya ise en büyük desteği abisi Ricardo'da veriyor. Aralarında ki mükemmel uyum ve enerji müzik dünyasında daha hızlı ilerlemelerine neden oluyor. Ricardo, müzik besteliyor ve Carlo seslendiriyor. Carlo, kadınları ayartıyor ve Ricardo kadınlar ile sevişiyor. İşte, yönetmen bu noktada bu iki kardeşin sıradışı hayatlarını çok net ve başarılı bir şekilde aktarıyor. Fakat, ikilin bu muhteşem uyumu ünlü Alman Maestro Handel'in aralarına girmesi ile bozuluyor. Carlo ve Handel'in uyumun ve zıtlıklarına da zaman zaman şahit olduğumuz film. Muhteşem, müzik ziyafetleri vererek devam ediyor...<br /><br />Barok dönemin en önemli iki müzisyeni hakkında bilgi edinmemizi sağlayan film, ayrıca dönemin şaşalı havasını ve sanatsal zenginlğinide gözler önüne seriyor. Daha önceleri opera'dan ve klasik müzik'den hoşlanmayanların bile bu filmi izledikten sonra klasik müziğe sempati duymaya başladığını gözlerimle gördüm. :) Daha ne diyim, bir şekilde filmi temin edin ve müzik ziyafeti yaşayarak filmi izleyin. İyi seyirler.Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-44101719440059908612010-11-26T01:11:00.000-08:002010-11-26T01:14:54.545-08:00Bukowski Yazıları...<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgepnNPVXB55u2wRz7KZYQ19F-sk2t1DxtEykd5Hvl8w6SisHnZHrJ6Wp8BxXCisALneAk3yexEi_Iknv_AokyiPziOiGIEp6smj73kAPdw2I7kdIfR1FLg-uli6F-xcEODHDUAXX9acr8/s1600/charles_bukowski.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 280px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgepnNPVXB55u2wRz7KZYQ19F-sk2t1DxtEykd5Hvl8w6SisHnZHrJ6Wp8BxXCisALneAk3yexEi_Iknv_AokyiPziOiGIEp6smj73kAPdw2I7kdIfR1FLg-uli6F-xcEODHDUAXX9acr8/s400/charles_bukowski.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5543784367774779938" /></a><br /><br />BARLAR ÜZERİNE: <br />Barlara pek gitmiyorum artık. Sistemimden çıkardım onları. Şimdi bir bara girdiğimde öğürüyorum, O kadar çok bar gördüm ki, yetti bana -gençken yapılacak iştir bara gitmek, biliyor musun, bir hatun kaldırmaya çalışmak, birileriyle dövüşmek filan, bütün o maço saçmalık - benim yaşımda yapılacak iş değil. Barlara işemek için giriyorum artık. Yıllarımı geçirdim barlarda. Bara girip kusmak için doğru helaya giderdim, oraya varmıştı iş. <br /><br />ALKOL ÜZERİNE: <br />Alkol bu dünyaya gelmiş en muhteşem şeylerden biri muhtemelen -beni saymazsak tabii ki. Evet. bu dünyaya gelmiş en muhteşem iki şeyi saptadık. İşte. iyi anlaşırız ben ve alkol. Çoğu insan için yıkıcıdır. Ben onlardan biri değilim. En yaratıcı yazılarımı sarhoşken yazmışımdır. Kadınlarla bile, ben biraz çekingenimdir sevişme konusunda, bu yüzden alkol bana cinsel olarak daha özgür olma olanağı tanımıştır. Alkol özgürlüktür benim için, çünkü ben esas olarak içine kapanık, mahcup biriyim, oysa alkol bana bir kahraman olma, pervasızca işler yapıp uzay ve mekanda uzun adımlarla yürüme fırsatı tanır. bu yüzden seviyorum. evet. <br /><br />SİGARA İÇMEK ÜZERİNE: <br />Seviyorum sigara içmeyi. Duman ve alkol birbirlerini dengeliyor. Eskiden deli gibi içtikten sonra uyanırdım ve ellerim nikotinden sapsarı olurdu, eldiven gibi. kahverengi nerdeyse. içimden, " Hasiktir. ciğerlerim ne haldedir kim bilir? Aman Allahım!" diye geçirirdim. <br /><br /><br />KEDİLER ÜZERİNE: <br />Kedilerin arasında olmak çok iyidir. Kendini kötü hissediyorsan kedilere bakar ve kendini çok daha iyi hissedersin, çünkü onlar her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu bilirler; öyle fazla heyecanlanmak ya da üzülmek için bir neden yok. Onlar bunu bilirler. Kurtarıcıdır kediler. Ne kadar çok kedin varsa o kadar uzun yaşarsın. Yüz kedin varsa on kedin olduğunda yaşayacağının on katı daha uzun yaşarsın. Bu gerçek bir gün keşfedilecek ve herkesin binlerce kedisi olacak ve kimse ölmeyecek. Gerçekten çok saçma. <br /><br />YAZMAK ÜZERİNE: <br />Asla gündüz yazmam. Çıplakken alış veriş merkezinde koşmak gibi bir şey gündüz yazmak. Herkes seni görür. Gece. işte o zaman numara çekebilirsin. sihir. <br /><br />İNSANLAR ÜZERİNE: <br />İnsanlara fazla bakmam. Rahatsız edicidir. Birine çok fazla bakarsan onun gibi olmaya başlarsın derler. <br /><br />ŞÖHRET ÜZERİNE: <br />Öğütür insanı. Fahişedir, kancıktır, tüm zamanların en büyük öğütücüsüdür. Ben şanslıyım, çünkü Avrupa'da büyük bir şöhretim var, burdaysa fazla tanınmıyorum. Dünyanın en talihli adamlarından biriyim. Şanslı bir köpek. Şöhret korkunç bir şey gerçekten. Sıradanlık cetvelinde bir ölçüdür, birinci viteste çalışan beyinler. Değersizdir. Seçkin bir seyirci çok daha iyidir. <br /><br />YALNIZLIK ÜZERİNE: <br />Hiç yalnız hissetmedim kendimi. Bir odada tek başıma kaldım, intiharın eşiğinde. Kendimi çok kötü hissettiğim oldu, ama hiçbir zaman birinin odaya girip kendimi daha iyi hissetmemi sağlayacağını düşünmedim. ya da birkaç kişinin. Başka bir deyişle, yalnızlık beni hiçbir zaman rahatsız etmemiştir, çünkü yalnız kalmaya doyamam. Ben kendimi insan dolu bir odada ya da tezahürat yapan seyircilerle dolu bir tribünde en yalnız hissederim. Ibsen'den bir alıntı yapacağım: "En güçlü insanlar genellikle yalnızdır." Hiçbir zaman içimden, "şuh bir sarışın içeri girip beni düzecek, taşaklarımı ovacak ve kendimi daha iyi hissedeceğim," diye geçirmedim. Hayır, onun hiçbir yararı olmaz. İnsanları bilirsin, "Hey, Cuma akşyokı, ne yapacağız? Burda kös kös oturacak mıyız?" Evet, kesinlikle. Çünkü yok dışarıda bir şey. Aptallık sadece. Aptal insanlarla fingirdeyen aptal insanlar. Geceye koşa koşa çıkmak gibi bir ihtiyaç içinde olmadım hiçbir zaman. Barlarda gizlendim, çünkü fabrikalarda gizlenmek <br />istemiyordum. Hepsi bu. Milyonlarca insan adına özür dilerim, ama ben kendimi hiçbir zaman yalnız hissetmedim. Kendimden hoşnutum. Bildiğim en iyi eğlence kendimim. Biraz daha şarap içelim! <br /><br />GÜZELLİK ÜZERİNE: <br />Güzellik diye bir şey yok, özellikle insan yüzünde. fizyonomi dediğimiz şey. Hatlar arası uyum söz konusudur, matematikseldir. Burun fazla göze batmasın, yanlar modaya uygun olsun, kulak memeleri fazla iri olmasın, saçlar uzun. Genellemelerden oluşmuş bir serap. Kimileri bazı yüzleri harikulade bulur, ama gerçekte, son kertede, değillerdir. Sıfıra eşitlenmiş cebirsel bir denklem. "Gerçek güzellik", tabii ki, kişilikte yatar. Kaşların biçiminde değil. Pek çok kadın bana beni harikulade bulduklarını söylemiştir. oysa benim yüzüme bakmak bir kase çorbaya bakmaktan farksızdır. <br /><br />ÇİRKİNLİK ÜZERİNE: <br />Yoktur çirkinlik diye bir şey. Biçimsizlik vardır, ama dışa dönük bir çirkinlik yoktur. Ben konuştum. <br /><br />CESARET ÜZERİNE: <br />Cesur insanların çoğunun hayal gücü zayıftır. İşler yolunda gitmezse başlarına gelecekleri kestiremezler sanki. Gerçekten cesur olanlar hayal güçlerini yenip yapmaları gerekeni yapanlardır. <br /><br />KORKU ÜZERİNE: <br />Hakkında hiçbir şey bilmiyorum. <br /><br />ŞİDDET ÜZERİNE: <br />Şiddetin çoklukla yanlış yorumlandığını düşünüyorum. Belli bir şiddet gereklidir. Hepimizin içinde çıkmayı talep eden bir enerji var. O enerji bastırılırsa deliririz. Hepimizin arzuladığı o mutlak huzur hali arzulanacak bir bölge değildir. Bir şekilde yapımıza uygun değil. Boks maçlarını seyretmeyi bu yüzden seviyorum, gençliğimde de bu yüzden severdim arka sokaklarda dövüşmeyi. "Enerjinin şerefli bir biçimde dışa vurulması," bazen şiddet olarak yorumlanır. "İlginç delilik" ve "iğrenç delilik" vardır. Şiddetin de iyi ve kötü biçimleri var. Yani belirsiz bir sözcük şiddet. Başkalarına fazla zarar vermedikçe yerine göre iyi olabilir. <br /><br />İNANÇ ÜZERİNE: <br />İnanan insanlar için iyidir inanç. Benim sırtıma yüklemeyin ama. Bir tesisatçıya kutsal ruhtan daha fazla inancım var benim. Tesisatçılar son derece yararlı bir iş yaparlar. Bokun akmasını sağlarlar. <br /><br />GELENEKSEL AHLAK ANLAYIŞI ÜZERİNE: <br />Cehennem olmayabilir, ama yargılayanlar bir tane yaratabilir. İnsanlara çok fazla şey öğretildiğini düşünüyorum. Her şey fazla öğretiliyor. Başına gelenlerden öğrenebilmelisin, tepkinden. Tuhaf bir sözcük kullanmak zorundayım burda. "İyi". Nerden geldiğini bilmiyorum, ama hepimizin içinde doğuştan bir iyilik damarı olduğunu düşünüyorum. Tanrı'ya inanmıyorum, ama içimizdeki o iyilik damarına inanıyorum. O damarı beslemek mümkün. Tampon tampona trafikte biri sana yol verdiğinde sihirdir her seferinde. Umut verir insana.Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-81053905715573963052010-11-22T02:23:00.000-08:002010-11-22T03:55:13.917-08:00Going The Distance (2010)<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVmdiHTQDkpvFg4wsR_2pMSEO9hapw7OuL8p9MyduVdYS2-Fh2TaSJZs9DGuAoKxxsHc5EHnT7uFf_HlvIDIzpaa_PGf2GmJz19kgI5Apzjp6_nYfw83OQgf8VakGzb4ZW7YsxSKEp3Sk/s1600/Going-The-Distance-1278235301.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 270px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVmdiHTQDkpvFg4wsR_2pMSEO9hapw7OuL8p9MyduVdYS2-Fh2TaSJZs9DGuAoKxxsHc5EHnT7uFf_HlvIDIzpaa_PGf2GmJz19kgI5Apzjp6_nYfw83OQgf8VakGzb4ZW7YsxSKEp3Sk/s400/Going-The-Distance-1278235301.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5542341366938932610" /></a><br />Uzun zamandır romantik-komedi izlememenin verdiği bir hevesle izledim Going the Distance'ı. Başrollerini, Drew Barrymore ve Justin Long'un paylaştığı yapımın yönetmeni ise, Nanette Burstein. Film, 2000'li yılların sonlarına doğru ilişki çeşitlerinde yerini almış uzak mesafe aşkı'nı konu alıyor. Bireylerin kariyer odaklı yaşamları zaman zaman şehir değiştirmelerine hatta ülke değiştirmelerine bile neden oluyor. Geride bıraktıkları aşkı ise gelişen teknoloji sayesinde hiç ayrılmamış gibi yaşamaya çalışıyorlar. Tabiki sadece bir kaç aylığına, daha sonra bireyler yaşadıkları sanal birliktelikten sıkılıyor ve ilişkileri ya bitiyor, ya da bir taraf fedakarlık yapıp diğerinin yanına gidiyor. İşte filmimizin basitçe bu konu üzerine kurulu. Erin ve Garrett, New York'da tanışmış ve ilişkileri aşka dönüşmüş bir çifttir. Erin'in iş için Californiya'ya gitmesi ilişkileri açısından dönüm noktası olur ve çiftimiz uzak mesafeli aşkı yaşmaya başlarlar. Zamanla yaşadıkları heyecan , sıkıntı ve ızdırıba dönüşmeye başlar ve ilişki hakkında karar alınması gereken an gelir... Konu olarak güzel dursada, kurguda ki eksiklikler, filmin sıkıcı ve durağan yapısı, filmi vasat altı kılıyor. Ayrıca, başrol oyuncuları Justin Long ve Drew Barrymore bana göre pek uyumlu bir ikili değil ve oyunculukları ortalamanın altı. Herşeye rağmen, boş bir vakitte izlenebilir, iyi seyirler...Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-91515060845382518982010-11-15T01:58:00.000-08:002010-11-30T14:03:07.214-08:00Unutulmaz Sahneler ve Replikler #5<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisDXy7kwSllr1nuE97VRiWC63vcjWRHdie7MTsbKvKEL1zcmtWzaNarLbwmctT3UCpU0ErbFIR1bi_79pzhMQBFiLT5yOD__9kfxxNyofddR0fD4nMnNPcaqDopXq6Mc9igXlyonM2ELU/s1600/a-bout-de-souffle-1.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisDXy7kwSllr1nuE97VRiWC63vcjWRHdie7MTsbKvKEL1zcmtWzaNarLbwmctT3UCpU0ErbFIR1bi_79pzhMQBFiLT5yOD__9kfxxNyofddR0fD4nMnNPcaqDopXq6Mc9igXlyonM2ELU/s400/a-bout-de-souffle-1.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5539716302509389522" /></a><br /><br />Frenleri kullanma; arabalar gitmek için yapılmıştır, durmak için degil! <br />Michel Poiccard "A Bout de Souffle-Serseri Asiklar"Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-86785323241458342422010-11-12T00:19:00.000-08:002010-11-12T02:00:04.422-08:00The Extra Man (2010)<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZQx0EwRXJMpJS2Zq389C_zYEfxkA-xURRor3fltJw_44aiEhdJKxefVs3BNSB0f3VtaNEk96nurh-6GBlZjPbJbz7mtuDvfPG1uKBwbMLKKEnXbM_Tdt3vC31IdxN84FKY6BNTdj-9Vk/s1600/TheExtraMan_OneSheet_027.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 270px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZQx0EwRXJMpJS2Zq389C_zYEfxkA-xURRor3fltJw_44aiEhdJKxefVs3BNSB0f3VtaNEk96nurh-6GBlZjPbJbz7mtuDvfPG1uKBwbMLKKEnXbM_Tdt3vC31IdxN84FKY6BNTdj-9Vk/s400/TheExtraMan_OneSheet_027.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5538600831673186786" /></a><br />The Extra Man'i, son günlerde izlediğim en ilginç filmlerden biri olarak belirtebilirim. Yönetmenliğini, Robert Pulcini ve Shari Springer Berman'ın üstlendiği film, Jonathan Ames'in aynı adlı eserinden beyaz perdeye aktarılmış. Kevin Kline ve Paul Dano ise başrolleri paylaşıyor. Yardımcı rollerde ise, Katie Holmes, John C. Reilly ve Celia Weston gibi isimler karşımıza çıkıyor. <br /><br />Tür olarak belli bir kalıba pek sığmayacak ama genel olarak absürd-komedi tadında olan bir yapım. Film, Princeton'da araştırma görevlisi olan, Louise Ives'in hayatında yaşadığı gelgitleri ve ne olmak istediğin seçme konusunda yaşadığı sıkıntıları anlatıyor. Louise, ya Fitzgerald'ın romanlarında ki gibi bir centilmen olacaktır ya da cinsel hazlarına ket vurmayan özgürlükçü bir birey. İşte tam bu noktada, Princeton'da ki görevinden ayrılan Louise, hem ne istediğine karar vermek için hem de yazar olabilme ümidi ile New York'a gelir. New York'da çılıgın ve deli dolu bir oyun yazarı olan Henry Harrison ile aynı evi paylaşmaya başlayan Louise, zamanla bu ihtiyar adamla yakınlaşır ve dost olur. Henry'nin işi New York'lu yaşlı ama zengin sosyetik bayanlara eskortluk etmektir. Louise, ilk başlarda bu işi yadırgasa da Henry'e eşlik etmeye başlar. Diğer yandan ise, bir vahşi yaşam dergisinde iş bulan Louise,kalbini kaptıracağı Mary ile burda tanışır.<br /><br />Absürd-komedi filmlerden hoşlananlara tavsiye edilebilecek eğlenceli ve komik bir film. Ayrıca, Kevin Kline ve Paul Dano'nun oyunculukları da çok dikkat çekici ve başarılı. İyi seyirler...Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-9133340119194156732010-11-11T01:57:00.000-08:002010-11-11T01:58:13.739-08:0016 Things You Didn’t Know About Sleep<a href="http://www.psychologydegree.net/facts-about-sleep"><img src="http://images.psychologydegree.net.s3.amazonaws.com/sleep.jpg" alt="16 Things You Didn't Know About Sleep" width="500" border="0" /></a><br />Via: <a href="http://www.psychologydegree.net/">Psychology Degree</a>Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-49239341242083989742010-11-11T00:58:00.000-08:002010-11-11T01:31:49.071-08:00Greenberg (2010)<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1KQ8UOWJs7BP0T8engBwmLFAGGrVJW9rxS5Glf0FZqpcPJtp8QWpo4MAj89jYr-g0cLezzD9WfE14uz6Ty9e4ng3oLyqitt9zhI4ibd0ZWH0JWoWT0n7V9xMrnTaPX3SHHBNGdn12DX0/s1600/greenberg_poster-535x726.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 295px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1KQ8UOWJs7BP0T8engBwmLFAGGrVJW9rxS5Glf0FZqpcPJtp8QWpo4MAj89jYr-g0cLezzD9WfE14uz6Ty9e4ng3oLyqitt9zhI4ibd0ZWH0JWoWT0n7V9xMrnTaPX3SHHBNGdn12DX0/s400/greenberg_poster-535x726.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5538221947176082194" /></a><br />The Squid and The Whale ile adını duyuran yönetmen Noam Baumbach'ın, senaryosunu eski eşi Jeniffer Jason Leigh ile oluşturdukları, Greenberg filmi pek dikkat çekmeyen ama vurucu nitelikleri olan bir yapım. Başrollerini, Ben Stiller ve Greta Gerwig üstlendiği film, genel olarak depresif ve hayatta istediğini bir türlü yakalayamamış insanların yaşama çabaları üzerinde dönüyor. Zaman zaman sıkıntı vermiyor değil ama, gerek Stiller'in başarılı oyunculuğu, gerek mizah yönü taşıyan karakterler gerekse de Californiya'nin kış güneşli sonbahar havası, izleyiciyi tatmin ediyor. Zira, bu tempo ile filmin New York veya Boston'da filan geçtiğini düşünemiyorum. Neyse, filmin konusuna dönersek eğer; Roger Greenberg(Ben Stiller), orta derece bir Rock Star olma şansını zamanında kaybetmiş. Psikolojik problemler yaşayan, hayatta bir türlü düzen ve yol tutturamamış 40'li yaşların başında bir adamdır. Bir süreliğine hiçbir şey yapmamak ve hayatını gözden geçirmek için, erkek kardeşinin Los Angeles'da ki evine taşınır. Kardeşinin, Vietnam'da olması nedeni ile hafif bir yalnızlık yaşayan Roger, yalnızlığını eski arkadaşları ve kardeşinin asistanı Florence ile atmaya çalışır. Florence, 20'li yaşların sonlarında duygusal açlık yaşayan, iyi niyetli bir kızdır. İkilinin zamanla arasında duygusal bir haraketlenme oluşur ve film süprizsiz ve sessiz sakin bir şekilde biter. Greenberg, herkese tavsiye edebileceğim bir film kesinlikle değil. Ama, yeni dönem Amerikan Bağımsız Sinemasın'dan hoşlanan ve depresif filmleri kaldırabilenler kesinlikle izlesinin. <br /><br />Filmden bir kaç vurucu replik:<br /><br />-florence: do you think you could love me?<br />roger: i.. i don't know, florence.<br /><br />-ivan schrank: youth is wasted on the young.<br />roger greenberg: i'd go further. i'd go: life is wasted on people.<br /><br />-roger: hurt people, hurt people...Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-49599845472021355102010-10-14T05:26:00.000-07:002010-10-14T06:04:23.733-07:00Deniz Kabukları<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6BACXeC-N4bKGTeicCYiCm97sABp58NYnHrRczIPYyMAt6ieSisc4LZadw1fJhdiQq0WdREK-iBxgQbDVmBCogzlDX5jL4X45dDSgC7-JvR65vYI2lxX1jLS_BhxRSa2Qqc0hNFahYRY/s1600/IMG_DublinBay1467a.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6BACXeC-N4bKGTeicCYiCm97sABp58NYnHrRczIPYyMAt6ieSisc4LZadw1fJhdiQq0WdREK-iBxgQbDVmBCogzlDX5jL4X45dDSgC7-JvR65vYI2lxX1jLS_BhxRSa2Qqc0hNFahYRY/s400/IMG_DublinBay1467a.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5527886869356434386" /></a><br /><br /><br />Deniz kabukları, renkli, parlak;<br />çocukların bulduğu.<br />Deniz kabukları, ince, yuvarlak;<br />içlerinde rüzgârın uğultusu.<br /><br />Türkü söyler yüce deniz içlerinde-<br />görülür müzelerde ışıldadıkları;<br />sonra eski liman meyhanelerinde,<br />sonra çocuk odaları...<br /><br />Deniz kabukları, ince, yuvarlak;<br />dinle! rüzgârın türküsü duyduğun!<br />Deniz kabukları, renkli, parlak;<br />Bir zamanlar çocuklukta bulduğun!<br /><br />Wolfgang BorchertHect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-3639031538955793062010-10-12T01:20:00.000-07:002010-10-12T01:39:57.418-07:00Chatroom (2010)<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQSuN2Uk9Vx6_hP7Ci_0j7lKitRmdsQd2qwvuiF5zsYZIhRIldarVcMfkRcZ6kApnoG2qOpW7TMwR-NGRsjzSg6iuXgvATMk9FuDohk3a1QZY65Z2BsV-2QoTGChYvf242G4tfq3gbfz8/s1600/Chatroom.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQSuN2Uk9Vx6_hP7Ci_0j7lKitRmdsQd2qwvuiF5zsYZIhRIldarVcMfkRcZ6kApnoG2qOpW7TMwR-NGRsjzSg6iuXgvATMk9FuDohk3a1QZY65Z2BsV-2QoTGChYvf242G4tfq3gbfz8/s400/Chatroom.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5527076551716827474" /></a><br />FİLM EKİMİ 2010<br /><br />Gerilim filmleri ile bugüne kadar ön plana çıkmış Japon yönetmen,Hideo Nakata, bu sefer gerilim öğelerini biraz düşük tutmuş. Ve, psikolojik ve dram öğelerini ön planda tutan bir film ortaya çıkarmış. İngiliz, Japon ortak yapımı olan film, bir grup Londra'lı gencin internet ortamında yaşadığı gerçek dışı ve tehlikeli oyunlarına odaklanıyor. William ve sanal arkadaşları Eva, Jim, Emily ve Mo, Chelsea Gençleri adını verdikleri chat odasında toplanıyor ve problemlerini ve çıkmazlarını birbirileri ile paylaşıyordur. İlk baştan beri, yardım sever tavırları ile dikkat çeken ve sanal ortamda bu gençlerin lideri gibi haraket eden William aslında sanal alemde kendini gösterdiği gibi biri değildir. Derin psikolojik sorunlar içinde boğuşan William, hem kendisi hem de sanal arkadaşları için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. İlk başlarda sıkıcı ve durağan başlayan film dakikalar geçtikçe daha fazla hareketleniyor ve seyircinin dikkatini çekmeyi başarıyor. Günümüz gençliğinin, psikolojik ve sosyal sorunlarına da değinen bu film, internet'in ne kadar faydalı olsa da, tehlikeli bir şekilde kullanımının gençlere ne kadar zarar verebileceğinide gösteriyor. Ortalamın üstünde bulduğum bir film, açıkçası izlemenizi tavsiye ederim...Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-68178402983525573772010-10-05T01:52:00.000-07:002010-10-05T01:54:20.123-07:00Unutulmaz Sahneler ve Replikler #4<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYx0Mlm5FrD9wpKc0dz2poY8XCLbOn0bxswdYsW2zBtuuRwmz0090EYtyipbOb4irodRHNw9WE0VB1g740d4B7QbsPYoF918_TKAoTJp1ZzZofxGNEL92QPVNKvMPkOQZ-BgpQS1qupf8/s1600/142249__deadpoets_l.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYx0Mlm5FrD9wpKc0dz2poY8XCLbOn0bxswdYsW2zBtuuRwmz0090EYtyipbOb4irodRHNw9WE0VB1g740d4B7QbsPYoF918_TKAoTJp1ZzZofxGNEL92QPVNKvMPkOQZ-BgpQS1qupf8/s400/142249__deadpoets_l.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5524482630805843906" /></a><br /><br />'Kim ne derse desin, sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir.'<br /><br />John Keating, "Dead Poets SocietyHect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8130156522827595330.post-28687597079839634212010-10-04T04:16:00.000-07:002010-10-04T04:29:34.217-07:00FİLM EKİMİ VE BİLET BULAMAMA SIKINTISI...<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3GCq9XyA0HdB5z6a106bqIHQkgHuxIyi6SiquFZY01wJtbDqu7kfN38EHFevwKOXEffV4Vb1iFYkyqKr-mcZNexWAdXtYc8A5ue4UeIwgF90OjRv9sEFSpOm6HYvw7jINLF57Z8og1YY/s1600/558067_detay.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 290px; height: 298px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3GCq9XyA0HdB5z6a106bqIHQkgHuxIyi6SiquFZY01wJtbDqu7kfN38EHFevwKOXEffV4Vb1iFYkyqKr-mcZNexWAdXtYc8A5ue4UeIwgF90OjRv9sEFSpOm6HYvw7jINLF57Z8og1YY/s400/558067_detay.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5524151548794025570" /></a><br /><br />Bu sene aşırı ilgi ve yoğunluk yine biletix gişelerinde kuyruklara neden oldu. İnternette ise, aşarı yığılmalardan dolayı satış işlemleri belli sürelerde yerine getirilemedi. Bundan dolayı heralde, en çok ilgi gören filmlere ek seanslar açılmış,<br /><br />EK SEANS AÇILAN FİLMLER<br /><br />BAŞKA BİR YERDE<br />8 Ekim Cuma, saat 24.00, Atlas<br /><br />Ünlü Amerikalı yönetmen Francis Ford Coppola’nın kızı Sofia Coppola’nın geçtiğimiz günlerde Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan kazanan son filmi Başka Bir Yerde, Filmekimi’nde gösterilecek. Sofia Coppola’nın çocukluk anılarından esinlendiği filmin başrolünde Blade filminin kötü vampiri Stephen Dorff yer alıyor. <br /><br />NEW YORK, I LOVE YOU<br />9 Ekim Cumartesi, saat 24.00, Atlas<br /><br />Tıpkı Paris, Seni Seviyorum gibi New York, I Love You da bir şehrin nasıl bir aşk mektubuna dönüşebileceğini anlatıyor. Aralarında Fatih Akın, Yvan Attal, Mira Nair, Allen Hughes ve Natalie Portman’ın da yer aldığı on bir yönetmenin çektiği kısa filmlerin oyuncu kadrosunda Shia Laboeuf, Uğur Yücel, Robin Wright Penn, Orlando Bloom, Ethan Hawke, John Hurt, Irfan Khan ve Christina Ricci gibi önemli isimler bulunuyor.<br /><br />AMCAM ÖNCEKİ HAYATLARINI HATIRLIYOR<br />15 Ekim Cuma, saat 19.00, Atlas<br /><br />Mayıs ayında Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi kazanan, Festival seyircilerinin Tropikal Hastalık filmiyle tanıdığı Taylandlı yönetmen Apichatpong Weerasethakul’un son filmi de Filmekimi programında. Altın Palmiye kazanan ilk Tayland filmi olan 'Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor' Cannes Film Festivali’nin jüri başkanı Tim Burton’a göre “güzel, tuhaf bir rüya gibi”…<br /><br />Bende, üç filme bilet alma şansı buldum, bunlar Sofia Cappola'nın Somewhere'i, Hideo Nakata'nın Chatroom'u ve Kornel Mundruczo'nun Duyarlı Evlat filmleri. Haftasonu ve akşam seanslarına talip olduğumdan dolayı çok sıkıntı yaşadım ve istediğim çoğu filme bilet bulamadım. Ama, elde var 3, mazallah bunu da bulamayabilirdim :)Hect.http://www.blogger.com/profile/16202870431584063403noreply@blogger.com1