Pages

Şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25.01.2011

Bilmiyorum, Yaşamakta mısın,Öldün mü?


Bilmiyorum,yaşamakta mısın,öldün mü?
Dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni
Yoksa,akşamın yaslı karanlığında
Bir ölüyü mü düşünmeli...

Her şey senin için:Gün boyunca dualarım.
Uyuşturan ateşi uykusuz gecelerin;
Şiirlerimin beyaz sürüsü,
Ve mavi yangını gözlerimin...

Hiç kimse daha yakın olmadı bana,
Hiç kimse böylesine üzmedi beni,
Acıya salıp gidenler bile,
Okşayıp bırakanlar hatta.

(çeviren:Ataol Behramoğlu)

Anna Ahmatova

29.11.2010

Bir Kuşun Resmini Yapmak için...


Önce bir kafes resmi yaparsın
Kapısı açık bir kafes
Sonra kuş için
Bir şey çizersin içine
Sevimli bir şey
Yalın bir şey
Güzel bir şey
Yararlı bir şey
Sonra götürür bir ağaca
Asarsın bu resmi
Bir bahçede
Bir koruda
Ya da bir ormanda
Saklanır beklersin ağacın arkasında
Ses çıkarmaz
Kımıldamazsın
Kuş bazen çabuk gelir
Ama uzun yıllar bekleyebilir de
Karar vermezden önce
Yılmayacaksın
Bekleyeceksin
Yıllarca bekleyeceksin gerekirse
Resmin başarısıyla hiç ilişiği yoktur çünkü
Kuşun çabuk ya da yavaş gelmesinin
Geleceği olup da geldi mi kuş
Çıt çıkarmak yok
Kafese girmesini beklersin
Girdi mi kafese fırçanla
Usulcacık kapısını kaparsın
Sonra kuşun bir tüyüne dokunayım demeden
Bütün kafes tellerini teker teker silersin
Yerine bir ağaç resmi yaparsın
Dallarının en güzeline kondurursun kuşu
Tabii ne yapraklarının yeşilini unutacaksın
Ne yellerin serinliğini
Ne de yaz sıcağındaki böcek seslerini
Otlar arasında.
Sonra beklersin ötsün diye kuş
Ötmezse kötü
Resim kötü demektir
Öterse iyi olduğunun resmidir
İmzanı atabilirsin artık
Bir tüy koparırsın usulca
Kuşun kadından
Ve yazarsın adını resmin bir köşesine.

Jacques Prevert

Çeviren: Sabahattin Eyuboğlu

14.10.2010

Deniz Kabukları




Deniz kabukları, renkli, parlak;
çocukların bulduğu.
Deniz kabukları, ince, yuvarlak;
içlerinde rüzgârın uğultusu.

Türkü söyler yüce deniz içlerinde-
görülür müzelerde ışıldadıkları;
sonra eski liman meyhanelerinde,
sonra çocuk odaları...

Deniz kabukları, ince, yuvarlak;
dinle! rüzgârın türküsü duyduğun!
Deniz kabukları, renkli, parlak;
Bir zamanlar çocuklukta bulduğun!

Wolfgang Borchert

24.08.2010

Aşk Bir Güneşe Benzer



İşitin Ey Yarenler Aşk Bir Güneşe Benzer


İşitin ey yarenler aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan kişi misali taşa benzer

Taş gönülde ne biter dilinde ağu tüter
Nice yumşak söylese sözü savaşa benzer

Aşkı var gönlü yanar yumuşanır muma döner
Taş gönüller kararmış sarp kah kışa benzer

Ol sultan kapısında hazreti tapısında
Aşıkların yıldızı her dem çavuşa benzer

Geç Yunus endişeden gerekse bu pişeden
Ere aşk gerek evvel ondan dervişe benzer


Yunus Emre

19.08.2010

Unutulmaz Sahneler ve Replikler #1


Four Weddings and a Funeral

4 düğün 1 cenaze filminin birçok unutulmaz sahne ve replik vardır. Ama, en önemlilerinden biri, Matthew'ün en yakın dostu, Garet'in cenazesinde okuduğu
o muhteşem şiir ve o andır...

W.H Auden, Funeral Blues

Stop all the clocks, cut off the telephone,
Prevent the dog from barking with a juicy bone,
Silence the pianos and with muffled drum
Bring out the coffin, let the mourners come.
Let aeroplanes circle moaning overhead
Scribbling on the sky the message He Is Dead.
Put crepe bows round the white necks of public doves,
Let the traffic policemen wear black cotton gloves.

He was my North, my South, my East and West.
My working week and my Sunday rest,
My noon, my midnight, my talk, my song;
I thought that love would last forever; I was wrong.

The stars are not wanted now: put out every one;
Pack up the moon and dismantle the sun;
Pour away the ocean and sweep up the wood;
For nothing now can ever come to any good.

Türkçesi;

Tüm saatleri durdurun, telefonu kesin,
Köpeği havlatmayın arkasında sulu bir kemiğin,
Piyanoları susturun, ve çalarken boğuk sesli davullar
Tabutu çıkarın dışarı, gelsin yas tutanlar.

Uçaklara inleyerek daireler çizdirin göklerde
Yazarken bu haberi, "O öldü." diye,
Siyah fiyonklar takın beyaz boyunlarına güvercinlerin,
Trafik polislerine siyah eldivenler giydirin.

O benim Kuzey'imdi, Güney'imdi, Doğu'mdu ve Batı'mdı,
Çalışma haftam ve Pazar rahatımdı.
Öğlem, gece yarım, konuşmam, şarkım;
Sevgi sonsuza dek sanırdım, yanıldım.

Yıldızlar artık gereksiz, söndürün hepsini
Ay'ı paketleyin, parçalayın Güneş'i
Dökün okyanusu, süpürün ormanı
Artık hiçbir şey güzelleştiremez hayatı.

11.02.2010

Yağmur Kaçağı


YAĞMUR KAÇAĞI

Elimden tut yoksa düşeceğim
yoksa bir bir yıldızlar düşecek
eğer şairsem beni tanırsan
yağmurdan korktuğumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni
geceleri bir çarpıntı duyarsan
telaş telaş yağmurdan kaçıyorum
sarayburnu´ndan geçiyorum
akşamsa eylülse ıslanmışsam
beni görsen belki anlayamazsın
içlenir gizli gizli ağlarsın
eğer ben yalnızsam yanılmışsam
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni.

Atilla İlhan

22.12.2009

Mahvolmuş Hayatlar



'aynı kadınla iki kez
evlenerek hayatımı mahvettim'demiş
William Saroyan.

hayatlarımızı mahvedecek bir şeyler
her zaman vardır,
William,
neyin veya kimin
bizi önce
bulduğuna
bakar,
mahvolmaya hep
hazırızdır.

mahvolmuş hayatlar
olağandır
bilgeler için de
ahmaklar için de.

ancak
o mahvolmuş hayat
bizimki olduğunda,
işte o zaman
farkına varırız
intiharların,ayyaşların,hapisane
kuşlarının,uyuşturucu müptelaları
ve benzerlerinin.
varoluşun
menekşeler kadar,
gökkuşağı
kasırga
ve
tamtakır
mutfak
dolabı
kadar
olağan
bir
parçası
olduklarının.

Charles Bukowski

25.11.2009

Matilde'ye Sone



Usta şair Pablo Neruda'nın çok sevdiği Matilde'ye ithaf ettiği müthiş şiiri...

Seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman,
çünkü iki yüzüyle çıkar karşına hayat.
Bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın
ateş de pay alır kendine soğuktan.

Seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,
sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak
bir yolculuğa yeniden başlamak için:
bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.

Sanki ellerimdeymiş gibi mutluluğun
ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarları
hem seviyorum, hem de sevmiyorum seni.

Sevgimin iki canı var seni sevmeye.
Bu yüzden sevmezken seviyorum seni
ve bu yüzden severken seviyorum seni.

Pablo Neruda

16.10.2009

Anna Ahmatova ve Romantizim...


Asıl adı Anna Andreyevna Gorenko'dur. Dünya üzerinde tüm şairler çok acı çekmişlerdir. Ama belkide o bu acıyı en çok hissedenlerdir. Rusya'nın bugün bile hala en önemli romantik şairlerinden biri olarak gösterilmektedir. Stalin, tarafından 'kapitalist fahişe' ilan edilen Ahmatova'nın şiirleri de yıllarca yasaklanmıştır. İşte o güzel şiirlerinden iki örnek;

1914
Daha az girebilirdin düşlerime
Nasılsa sık sık buluşuyoruz
Ama yalnız karanlığın tapınağından sen
Hüzünlü, heyecanlı ve sevecensin
Bir de orda ne adımı şaşırıyorsun
Ne de burda yaptığın gibi
Göğüs geçiriyorsun.


Esin Perisi

Geceleyin beklerken gelişini onun
Yaşamın pamuk ipliğine bağlı sanki
Gençlik, şan, özgürlük nedir ki
Karşısında o güzeller güzeli konuğun

Geliyor kavalıyla, kaldırıp peçesini
Ve takılıp kalıyor gözlerine gözlerim
'Sen miydin' diyorum Cehennem Sayfalarını
Yazdıran Dante'ye? Yanıtlıyor: 'Bendim'

17.09.2009

Özdemir Asaf ve Kısa Kısa...


Türk şiirinin en önemli şairlerinden büyük şair, Özdemir Asaf'ın üç kısa şiiri'ni sizinle paylaşmak istedim, ne mükemmel şiirler...




BU SEVGİDİR
Onun güzelliğini herkes görüyorsa, o bence az güzeldir.
Herkes biliyorsa o bence hiç güzel değildir.
Onun güzelliğini yalnız ben görüyorsam bu sevgidir
Yalnız ben biliyorsam bu aşktır.
Hiç kimse görmüyorsa bu yalnızlıktır....


AŞK
Sen kocaman çöllerde, bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.


DÜN SABAHA KARŞI
Dün sabaha karşı kendimle konuştum
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum
Yokuşun başında bir düşman vardı
Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum...



26.08.2009

Rabia Hatun, Nazım ve Aşk...



Nazım Hikmet, Bursa Hapishanesi'nden Piraye'ye yolladığı bir mektupda 13yy.'da yaşamış bir kadın şairden bahsetmiş ve onun yazdığı aşk dolu şiire hem hayran olduğunu hemde kıskandığını belirtmiş, ayrıca bu şiiri Piraye'ye duyduğu aşka ithaf etmiştir... İşte o şiir;



Olsandı sen sema, olsandı sen hava
Alsamdı ben seni dem dem, nefes nefes.
Olsamdı ben mekan, olsandı sen zaman
Eflaki dolduran bir aşk olurdu bes
Bir kasedir alev dolu, gönlüm yana yana,
Ben ta senin yanında, dahi hasretim sana
Yaşlar dökende söndüremez ateşimi su,
Sunsan elinle kanımı, içsem kana kana...


Rabia Hatun

4.08.2009

Aragon 'Elsa'nın Gözleri'


Fransız şair Louis Aragon son dönem Fransız Şiiri'nin en ünlü isimlerinden biridir, ayrıca en önemli şiir akımlarında biri olan Sürrealizm'in kurucularındandır. Sevgilisi Elsa'ya olan aşkı yıllar boyu dilden dile aktarılmıştır, o kadar sevmiştir ki Elsa'yı birçok şiir yazmıştır onun için, şimdi onlardan biri;


Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de
Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm
orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm
Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde

Uçsuz bir denizdir bulanır kuş gölgelerinde
Sonra birden güneş çıkar o bulanıklık geçer
Yaz meleklerin eteklerinden bulutlar biçer
Göklerin en mavisi buğdaylar üzerinde

Karanlık bulutları boşuna dağıtır rüzgar
Göklerden aydındır gözlerin bir yaş belirince
Camın kırılan yerindeki maviliğini de
Yağmur sonu semalarını da kıskandırırlar

Ben bu radyumu bir pekbilent taşından çıkarttım
Benim de yandı parmaklarım memnu ateşinde
Bulup yeniden kaybettiğim cennet ülke
Gözlerin Perumdur benim Golkondum, Hindistan'ım

Kainat paramparça oldu bir akşam üzeri
Her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın
Gördüm denizin üzerinde parlarken Elsa'nın Gözleri Elsa'nın
gözleri Elsa'nın gözleri.


Louis Aragon

29.07.2009

William Shakespeare, Vazgeçtim...



Bugün size William Shakespeare'ın yazdığı ve Can Usta'nın çevirdiği Vazgeçtim şiirini paylaşmak istiyorum, gerçekten çok güzel bir şiir, tekrar tekrar okunası...






Vazgeçtim bu dünyadan,
Tek ölüm paklar beni.
Değmez bu yangın yeri,
Avuç açmaya değmez..
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru..

O kızoğlankız erdem dağlara kaldırılmış..
Ezilmiş,hor görülmüş elemeği,göznuru,
Ödlekler geçmiş başa derken mertlik bozulmuş..
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,

Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın..
Değil mi ki kötüler kadı olmuş yemene..
Vazgeçtim bu dünyadan,
Dünyamdan geçtim ama ;
Seni yalnız komak var ya, o koyuyor adama..

23.07.2009

e.e Cummings, Somewhere i have never travelled (Yağmurun Elleri)


Yıllarca Yeni Türkü'nün bir şarkısı olarak bildik, aslına bakarsanız Barış Pirhasan'ın mükkemmel çevirisi büyük bir rol oynamıştır böyle hissetmemizde. Fakat, şiir Edward Eastlin Cummings'e aittir. Kendisi 20.yy en popüler şair, deneme yazarı ve ressamlarından biridir. Amerika'li ünlü yazar hayatı boyunca 900'den fazla şiir yazmıştır. Şimdi o mükemmel şiirinin orjinalini sonra da Türkçe çevirisini paylaşıcam sizinle...



somewhere i have never travelled, gladly beyond
any experience,your eyes have their silence
in your most frail gesture are things which enclose me,
or which i cannot touch because they are too near
your slightest look easily will unclose me
though i have closed myself as fingers,
you open always petal by petal myself as Spring opens
(touching skilfully,mysteriously)her first rose
or if your wish be to close me,i and
my life will shut very beautifully,suddenly,
as when the heart of this flower imagines
the snow carefully everywhere descending;
nothing which we are to perceive in this world equals
the power of your intense fragility:whose texture
compels me with the color of its countries,
rendering death and forever with each breathing
(i do not know what it is about you that closes
and opens;only something in me understands
the voice of your eyes is deeper than all roses)
nobody,not even the rain,has such small hands

türkçe çevirisi ( Barış Pirhasan)

Küçücük bir bakışın
Çözer beni kolayca
Kenetlenmiş parmaklar gibi
Sımsıkı kapanmış olsun

Yaprak yaprak açtırırsın
İlk yaz nasıl açtırırsa
İlk gülünü gizem dolu
Hünerli bir dokunuşla
Hiç kimsenin yağmurun bile
Böyle küçük elleri yoktur
Bütün güllerden derin
Bir sesi var gözlerinin

Başedilmez o gergin
Kırılganlığınla senin
Her solukta sonsuzluk
Ve ölüm...

20.07.2009

Bir Sürü Delikanlıya Dostça Öğütler (Charles Bukowski)


Amerikan Edebiyatı'nın yaramaz ihtiyarı, ayyaşı ve ayak takımının bir numaralı şair ve yazarıdır Bukowski, kendide kabul etmektedir ne kadar serseri olduğunu , fakat o kadar güzel şiir'ler ve yazılar bırakmıştır arkasında, bunlardan en beğendiklerimden birini sizinle paylaşmak istiyorum..



tibet'e git

deveye bin
incili oku

ayakkabılarını maviye boya

sakal bırak

kağıttan bir kanoyla dolaş dünyayı

the saturday evening post'a abone ol

çiğnerken sadece sol tarafını kullan ağzının

tek bacaklı bi kadınla evlen

ve düz bir usturayla traş ol

ve kadının koluna adını kazı

benzinle fırçala dişlerini

bütün gün uyu ve gece ağaçlara tırman

keşiş ol

viski ile bira iç

kafanı suyun altında tut ve keman çal

pembe mum ışığında göbek at

köpeğini öldür belediye başkanlığına aday ol

bir varilin içinde yaşa

baltayla kafanı yar

yağmurda lale ek

AMA ŞİİR YAZMA!

Charles Bukowski

17.07.2009

Seviyorum Susmanı...


Film'lerin yanında sizinle güzel ve özel olan herşeyi paylaşmaya çalışacağız, örneğin bu güzel şiir gibi:)


Seviyorum susmanı,yokluk gibisin çünkü

Sesim sana varmadan işitiyorsun beni

Havalanıyor gibi gözlerin yerlerinden

ve sanki bir öpüşle kapanmış gibi ağzın yeni.


Benim ruhumla dolu bütün nesneler gibi

Yine benim ruhumla yükselirsin her şeyden

Ruhuma benziyorsun , düş kelebeğimsin benim

Karasevda sözüne benziyorsun tıpkı sen .


Seviyorum susmanı ,uzaklıklar gibisin

İnler gibisin hem de kuğuran kelebeğim

İşitiyorsun benim sesimi sana varmadan

Senin sessizliğinle ben de susayım derim


Seninle konuşayım o senin yüzük gibi

Yalın sessziliğinde, o lamba gibi parlak

Gece gibisin sen de sessiz, yıldız içinde

Sessizliğin bir küçük yıldızdır senin,uzak


Seviyorum susmanı, yokluk gibidir çünkü

Öyle uzak ,acılı ölüp gitmiş gibi sen

Yeter o zaman bir söz,bir gülümseyiş bile

Sevinirim ,başka şey yok öyle sevindiren


PABLO NERUDA