Hayatımda bu kadar kötü vampir romanı ve uyarlaması görmedim. Halbuki, çok uzun yıllar önce değil, yaklaşık on yıl önce, Anne Rice'ın Interview with Vampire kitabı ne kadar ustaca aktarılmıştı sinemaya .Hatta, serinin ilk filmi The Twilight bile bu filme göre çok daha iyiydi. Vampir, hikayelerini sevmem nedeni ile ilk 2 kitabı okumuştum. İlk başta çok akıcı gelen hikaye, bir süre sonra esas kızımızın mızmız tavırları, halinden sürekli şikayet halinde olması ve intihara meğelli ruh hali nedeni ile beni çok bunaltmıştı. Bella, o kadar şımarık bir kız ki, süper gücünüz yoksa yanınıza bile yaklaşmaz:) Bu noktada, oyuncu tercihinin Kristen Stewart olması bence isabet olmuş. O ruhsuz hali ile, çok güzel oynuyor Bella'yı ya da kendini oynuyor. Filmin, ortasında bağırmak istedim kız kendini Romeo ve Juliet'de zanlediyor. O puslu puslu bakışlar, konuşurken acı çekmesi ve binbir tripe girmesi, sanki filmde şiirsel bir hava var. Kitap ve dolayısı ile film, bir vampir hikayesinden çıkıp, ergen bir kızın sorunlarına bir bakış gibi gözükmeye başlıyor. Filmin, konusuna hiç girmicem yediden yetmişe zaten herkes biliyor. Edward, kaçıp gidiyor Bella arkasından salya sümük, hafiften Jacob'a kuyruk sallıyor ama bir anda yüce vampir Edward geliyor ve kızını tekrar kapıyor. Belkide filmde ki tek güzel anlar, İtalya'da ki soylu vampir aile Volturi'lerin , Edward'la yüzleştiği anlar. Zaten, vampir denilince insanın aklına Orta Avrupa filan geliyor. Ortaçağ'dan kalma yapıtlar arasında daha çekiçi ve inandırıcı oluyor bir vampir. Kocaman Volvo Jeep'ile gezen arkadaş, vampir'den çok zengin bir Amerikan ergene benziyor. Bu serinin belkide tek artı noktası, saçma da olsa en azından gençlerimize kitap okutturması, filmleri için söylenebilcek tek söz ise fiyasko . Ama ben yinede tavsiye etmeden duramayacağım, eğer çok sevidiyseniz bu vampir hikayesini, bir de Anne Rice'ın , Vampir'le Görüşme ve Vampir Lestat kitaplarını okuyun. Arada ki farkı çok rahat bir şekilde hissediceksiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder