Pages

13.08.2009

Gran Torino


Yaşayan en büyük yönetmen ve oyunculardan biri olarak gösterilen Clint Eastwood, bu filmde iki alanda birden sinemaseverlerle buluşmuş. Son dönemlerde Amerikan Sistemini yerden yere vuran yönetmen, bu filmde de Amerikan rüyasına yine sıkı darbeler indiriyor. Sakin bir havada başlayan film, yalnız bir yaşlı adamın hayatını konu alıyor. Walt Kowalski, ailesi ile bağlarını nerdeyse sıfıra indirmiş, huysuz ve geri kafalı bir Amerikan milliyetçisidir. Karısının ölümünden sonra iyice içine kapanmış bu ihtiyarın, tek dert ortağı köpeği Daisy'dir. Kore savaşı gazisi olan Walt, zamanla yaşadığı mahallenin sakinlerinin değişmesi ile büyük bir sıkıntı içine girer. Mahallenin eski sakinleri gitmiş, yerlerine güney doğu Asya göçmenleri, Latinler ve Afrikalılar taşınmıştır. Koyu bir milliyetçi olan Walt, gözü gibi baktığı Gran Torino'sunu, yan komşularının oğlu Thao tarafından çalınmaya çalışılınca, silahına davranır ve çetenin karşısına çıkar. Korkusuz ve dengesiz tavırları ile , bu çeteye korkulu anlar yaşatır ve çetenin nefretini kazanır. Zamanla, Thao ile aralarında bir dostluğun temelleri de atılmaya başlanır ve Walt ,Thao'ya nasıl erkek olunacağını, nasıl davranacağını ve kadınlarla ilişkilerinin nasıl olması gerektiği hakkında nasihtlar verir. Ama, geç olmadan Walt'da fark eder ki, günümüz Amerika'sında Kovboylara yer yok, mafya ve sokak çeteleri heryeri kaplamış durumda. Bu sevimli Asya'lı dostlarını korumak, ve çoçuğu gibi gördüğü Thao'nun hayatını kurtarmak için bile bile, namluların ucuna giden ve bir nevi kendi ipini çeken Walt, ölümü ile aslında bir mutlu sonun başlamasına imkan verir. Günümüz Amerika'sına, Eastwood'dan eleştirel bir bakış açısı bu film, yalnızlaşan insanlar, umutsuz gençlerle dolu sokaklar, ırkçılık, kavga , uyuşturucu ve silahlar. Thao için herşey olumlu bitmiş gibi gözüksede, sokaklar da binlerce daha Thao var ve hepsi onun kadar şanslı değil. Umutsuz ve hüzünlü bir dram, ama izlenmesi gerekir. İyi seyirler

imdb paunı: 8.4

Hiç yorum yok: