Pages

5.11.2009

The Shawshank Redemption


Imdb gibi dünyanın bir numaralı sinema sitesinde "Godfather" ve "Batman:The Dark Knight" gibi iki iddialı yapımla verdiği birincilik mücadelesini bir süredir önde götüren bir film hakkında yorumda bulunmak hiçte kolay bir şey değil.Evet,Shawshank Redemption imdb'nin tüm zamanların en iyi filmleri listesinde birinci sırada.Üstelik 1995 senesinde Oscar'ı kaptırdığı Forrest Gump ise 39.sırada yer alıyor bu listede.Forrest Gump Oscar'ı almasaydı gene de gönlümün tüm "oscarları" Forrest Gump'ın olacaktı.Ancak imdb'nin tablosunda bir kez daha gördüğümüz üzere,halkın zevkleriyle sinema otoritelerinin,jürilerin zevkleri bir birine uymuyor.Kaldı ki biz Türkiye'de bu durumu neredeyse her sene Antalya'da veya Adana'da,hiç biri olmazsa,Sinan Çetin veya benzer bir polemikçinin monologlarıyla yaşıyoruz.Neyse,netice itibariyle seyirci tarafından sevilmediği iddia edilse de festivallerden ödüllerle dönen bir "Yumurta" ve Oscar'ı Forrest Gump'a kaptırdığı halde sadık izleyicileri tarafından tüm zamanların en iyi filmi olma şöhretine ulaşan bir "Shawshank Redemption" gerçeği var önümüzde.

Filmi izleyenlere hiç ilginç gelmeyecek olsa da filmin Stephen King'in"rita hayworth and shawshank redemption" adlı öyküsünden uyarlanarak senaryo haline getirildiğini belirtelim.Yani ,filmin birinciliği ne kadar tartışılabilir olarak gözükse de hikayesinin usta bir kalemin elinden çıktığını kabul etmemiz gerekir.Yönetmen Frank Darabont da iyi iş çıkarmış doğrusu.Film gerçekten ustaca işlenmiş.Hapishane psikolojisini çok iyi işlemiş,esirlik-özgürlük kavramlarını çok ustaca sorgulamış,göstermiş.Zaten Darabont bu türde başarılı olduğunun farkına varmış olacak ki,bu filmin arkasından Yeşil Yol'u çekti.Gene de Yeşil Yol'un türkçe adıyla Esaretin Bedeli'nin yanına dahi yaklaşamayacağını belirtelim.

Shawshank Redemption daha çok hayatını değiştirmesi için film izleyenler veya kitap okuyanlar tarafından beğenilebilecek bir film olarak göze çarpıyor.Çünkü şanssız,talihsiz bir adamın var olma savaşı var filmde."Umut etme"ye dizilen methiyeler,uzak bir adada kurulan hayaller,ufak,eski bir tekne ve daha nicesi...Filmin belki de bu kadar sevilmesinin sebebi bu ufak detaylar.Tabii,hapishanede geçen onca yıldan sonra "dışarıyı" garipseme,hapishaneye duyulan aitlik hissi gibi başarılı vurgular ve sıfırdan yaratılan kütüphane,incilin içine saklanan çekiç ve Rita Hayworth'un güzelliğinin arkasına saklanan,özgürlüğe uzanan tünel gibi gülümseten detaylar çok önemliydi.Morgan Freeman ve Tim Robbins'in oyunculuklarını anlatmaya kalemimin gücü yetmeyeceği için onlara ayrı bir paragraf aç(a)mıyor sadece her zaman ki gibi muhteşem oynadıklarını söylemekle yetiniyorum.

Not:Aynen filmi gibi Tim Robbins de 1995'te Oscar'ı alamamıştı.Neyse ki,o yıllar sonra Mystic Riverla amacına ulaştı ve en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Oscar'ı kazanmasını bildi.

2 yorum:

Eliza Doolittle dedi ki...

Muhtesem filme harika yorum :)
Ben cok yeni izledim ve bayildim, surada umutlu bir seyler var...

http://pygmalionamsterdam.blogspot.com/2009/09/popcornu-bosver-ben-bi-sarap-aliyim.html

İçimden Geldiği Gibi dedi ki...

Sinema tarihinin tartışılmaz en iyi yapımlarından biri...