Pages

28.12.2009

Son 10 Yılın En İyi 20 Yabancı Filmi

Son 10 yılın en iyi filmlerini seçmek gerçekten çok zormuş. Sinema bilgisine çok güvendiğim en yakın dostum, Kieran ile başladığımız film seçimlerinde, ilk başta 40'a yakın film seçtik. Bu 40 filmden, 20 filme iniş hiçde kolay olmadı , bizim için. Ama, sonunda bir liste oluşturmayı başardık. Unuttuklarımız veya öne aldıklarımız olabilir ama bu kişisel bir liste. Sizlerinde, önerilerinizi bekleriz...


1- Oldboy (2003-Güney Kore)

Yönetmen: Chan-Wook Park
Oyuncular: Choi Min-sik, Dal-su Oh, jin-seo Yun ve Yoo Ji-Tae
Süre: 120dk.
Tür: Aksiyon, Gerilim, Dram



2- V for Vandetta (2006- ABD-İngiltere)

Yönetmen: James Mc Teigue
Oyuncular: Natalie Portman, Hugo Weaving, John Hurt, Stephan Rea ve Stephen Fry
Süre: 2saat 20dk.
Tür: Bilim-Kurgu, Fantastik, Gerilim, Politik




3- Amores Perros (2000-Meksika)

Yönetmen: Alejandro Gonzalez Inarritu
Oyuncular: Gael Garcia Bernal, Adriana Barraza, Marco Perez ve Goya Toledo
Süre: 2saat 34dk.
Tür: Dram, Suç




4- Cidade de Deus (2002-Brezilya)

Yönetmen: Fernando Meirelles
Oyuncular: Alice Braga, Matheus Nachtergaele, Alexandre Rodrigues ve Douglas Silva
Süre: 2saat 10dk.
Tür: Aksiyon, Suç, Dram



5- The Prestige (2006-ABD)

Yönetmen: Christopher Nolan
Oyuncular:Hugh Jackman, Christian Bale, Scarlett Johansson ve Micheal Caine
Süre: 128 dk.
Tür: Fantastik, Gizem, Gerilim




6- The Curious Case of Benjamin Button (2007-ABD)

Yönetmen: David Fincher
Oyuncular: Brad Pitt, Cate Blanchett, Tilda Swinton
Süre: 2Saat 46dk.
Tür: Biyografi, Fantastik, Dram ve Romantik




7- Avatar (2009-ABD)

Yönetmen: James Cameron
Oyuncular: Michelle Rodriguez, Sam Worthington, Giovanni Ribisi ve Zoe Saldana
Süre: 2Saat 46dk.
Tür: Fantastik, Bilim-Kurgu




8- Memento (2000-ABD)

Yönetmen: Christopher Nolan
Oyuncular: Carrie-Ann Moss, Guy Pearce, Joe Pantoliano ve Thomas Lennon
Süre: 1Saat 88dk.
Tür: Psikolojik, Dram, Gerilim



9- Das Laben Der Anderen (2006-Almanya)

Yönetmen: Florian Henckel von Donnersmarck
Oyuncular: Sebastien Koch, Martina Gedeck, Ulrich Tukur ve Ulrich Mühe
Süre: 2Saat 17dk.
Tür: Dram, Gerilim



10- The Departed (2006-ABD)

Yönetmen: Martin Scorsese
Oyuncular: Leonardo DiCaprio,Matt Damon , Jack Nicholson ve Mark Wahlberg
Süre: 2saat 31dk.
Tür: Suç, Casusluk, Gerilim



11- El Laberinto Del Fauno (2006-ABD ve İspanya)

Yönetmen: Guillermo del Toro
Oyuncular: Ivana Baquero, Maribel Verdu, Doug Jones Sergi Lopez
Süre: 2saat
Tür: Fantastik, Gizem, Korku




12- Eternal Sunshine of The Spotless Mind (2004-ABD)

Yönetmen: Michel Gondry
Oyuncular: Jim Carrey, Kate Winslet, Elijah Wood ve Kirsten Dunst
Süre: 1saat 48dk.
Tür: Psikolojik, Fantastik, Dram, Romantik



13- Amelie (2001-Fransa)

Yönetmen: Jean Pierre Jeunet
Oyuncular: Audrey Tautou,Dominique Pinon,Yolande Moreau ve Mathieu Kassovitz
Süre: 120dk.
Tür: Dram, Komedi, Romantik



14- Bin-Jip (2004-Güney Kore)

Yönetmen: Kim Ki-duk
Oyuncular: Seung-yeon Lee, Hyuk-ho Kwon,Jae Hee, Hyun-kyoon Lee ve Ju-seok Lee
Süre: 1saat 30dk.
Tür: Dram, Romantik



15- Gran Torino (2008-ABD)

Yönetmen: Clint Eastwood
Oyuncular: Clint Eastwood, Anhey Her, John Lynch ve Brian Hove
Süre: 1saat 56dk.
Tür: Suç, Dram



16- Mulholland Drive (2001-ABD)

Yönetmen: David Lynch
Oyuncular: Naomi Watts, Melissa George,Laura Harring, Robert Forster
Süre: 2saat 25dk.
Tür: Gerilim, Fantastik, Psikolojik



17- No Country For Old Men (2007-ABD)

Yönetmen: Joel Coen, Ethan Coen
Oyuncular: Javier Bardem ,Tommy Lee Jones, Woody Harrelson ve Josh Brolin
Süre: 120dk.
Tür: Aksiyon, Suç, Gerilim



18- Kill Bill (2003-ABD)

Yönetmen: Quentin Tarantino
Oyuncular: Uma Thurman, lucy Lui, Micheal Madsen, Darly Hannah ve David Carradine
Süre: 1saat 51dk.
Tür: Aksiyoni, Dram, Gerilim



19-Lat Den Ratte Komma In (2008-İsveç)

Yönetmen: Tomas Alfredson
Oyuncular: Lina Leandersson,Kare Hedebrant, Anders T. Peedu,Henrik Dahl
Süre: 1saat 54dk.
Tür: Korku, Gerilim, Dram, Romantik



20- The Pianist (2002- Almanya-Fransa)

Yönetmen: Roman Polanski
Oyuncular: Adrien Brody, Emilia Fox, Ed Stoppard ve Anthony Miller
Süre: 2saat 30dk.
Tür: Biyografi, Dram , Savaş

27.12.2009

Son 10 Yılın En İyi 20 Türk Filmi

İlk önce listeyi 10 film olacak şekilde hazırlamıştım aslında.Ancak kimi filmler "gönül kontenjanı" kapsamına girdiği için onları da eklemeden edemedim ve ortaya 16 film çıktı.Son olarak,16'nın bu tip listelemeler için uygun bir rakam olmadığına karar verdim ve film sayısını 20'ye çıkardım.Tabii bu sebepten son bir kaç film aslında çokta sevmemiştim kategorisine girebilir.Ayrıca listenin objektifliği adına favori yönetmenlerimden 2'den fazla film seçmemeye özen gösterdim ve büyük yankı getiren filmlere de yer vermeye çalıştım.Hepsi hakkında bir şeyler karaladım ve filmleri seçerken objektif davranmaya çalıştım.Yalnız,yorumlar tamamen subjektif niteliktedir.


1-Sonbahar-(Özcan Alper):Son 10 yılın kesinlikle en iyi Türk filmi.Yönetmen Özcan Alper'i şimdiden Türk sinemasının usta yönetmenleri arasına sokabilecek nitelikte bir proje.Ölüm orucu ekseninde,cezaevlerindeki uygulamalara,hayata,doğaya ve tabii ki ölüme keskin,gerçekçi bir bakış...Son 10 yılın en iyisi.

2-Uzak-(Nuri Bilge Ceylan):Ne Üç Maymun'da ne de İklimler'de Uzak'ı izlediğimde hissettiklerimi hissedebildim.Filmin her karesi ayrı bir fotoğraf,her biri ayrı bir şey anlatıyor...Özellikle kar altındaki İstanbul sahneleri görülmeye değer.Karakterlerin bizzat hayatın içinden olması ve kameranın günlük yaşantılarına tanıklık etmesiyle de ayrıca ilgimi çekmişti.Kişilerin hayattan beklentiler,geleceğe dair duydukları endişe ve umutsuzluk...Hepsi Uzak'ta idi.

3-Yazgı-(Zeki Demirkubuz):Zeki Demirkubuz'un Camus uyarlaması Yazgı...Varoluşun sıradanlığında kaybolan,seçimleri arasında fark gözetmeyen belki de gözetemeyen bir karakter.Türk sinema tarihinin en ilginç yapımlarından biri.Serdar Orçin'in oyunculuğuyla erkenden zirve yapması ve büyük ihtimalle bir daha asla o performansa ulaşamayacağı gerçeği filmin en kötü yönü.

4-Beş Vakit-(Reha Erdem):Reha Erdem kurgusu ve olağan üstü dialoglarıyla aklımda yer etmiştir hep.Beş Vakit'te öyle bir kasaba sıcaklığı ve çocuk oyuncularla çekilen insana ait bir film.İlk 5'e girebilecek kadar iyi çekilmiş,iyi kurgulanmış.

5-Yumurta-(Semih Kaplanoğlu):Kasabalı Yusuf'un hayatındaki problemlere Reha Erdem'in bakışından daha kötümser daha gizemli bir bakış.Filmin başından itibaren rahatlıkla alabileceğiniz bir his veriyor Yumurta ama o hissi tam tarif edebilmek güç...

6-Kader-(Zeki Demirkubuz):Listemize iki filmle girebilen üç yönetmenden biri.Son on yılın listesini oluşturduğumuz için dışarıda kalan Masumiyet'in ve karakterlerinin ilk hali...Bekir'in aşk mı,kader mi bilemediği,bir türlü terkedemediği umutsuz alın yazısının hikayesi...

7-Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak-(Ahmet Uluçay):Üstüne söylenebilecek fazla bir söz yok.Allah rahmet eylesin.Tek uzun metrajlı filmi dahi Türk sinemasının köşe taşlarından biri olmaya hak kazanmıştır.

8-Takva-(Özer Kızıltan):Şahsen çok önemli bir film olarak görüyorum Takva'yı.Türkiye'deki din gerçeğini çok gerçekçi anlatıyor.Erkan Can'ın oyunculuğunu da filmle birlikte hatırlanması gerek...

9-Yazı Tura-(Uğur Yücel):Uğur Yücel'in oyunculuğu bitirdikten sonra yönetmenlikte de çığır açmaya başladığı ilk filmi.Gerçi aynı başarıyı Hayatımın Kadınısın'da sürdürdüğünü söyleyebilmek zor.Yazı-Tura'da listemizdeki çoğu film gibi gerçekçilikten ve taşradan besleniyor.Nevşehir,Olgun Şimşek ve Kenan İmirzalıoğlu da başarıyla bu filme eşlik ediyor.

10-Gönül Yarası-(Yavuz Turgul):Bir Yavuz Turgul-Şener Şen işbirliği daha ve ucu -ne hikmetse- yine taşraa dayanan sıcak,naif ve içli bir öykü daha.Ayrıca,Timuçin Esen'in parladığı döneme denk gelmiştir...

11-Babam ve Oğlum-(Çağan Irmak):Yüne hüzün,yine kasaba...Diğerlerinden farkı Babam ve Oğlum'un hepsinden daha fazla duygusal öğelere sahip olması...

12-Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?-(Ezel Akay):Bu film Türk sinema tarihinin en iyi tarihi filmlerinden biri...Hem tarihe farklı bir bakış açısıyla bakabilmesinden hem de filmin içindeki klasik Ezel Akay öğelerinden dolayı tüm övgüleri sonuna kadar hak ediyor...

13-Gölgesizler-(Ümit Ünal):Hasan Ali Toptaş'ın olağanüstü romanından uyarlanan Gölgesizler varoluşu ve belirsizliği taşrada işlemesi bakımından ilginç ve Ümit Ünal'ın romana sadık kalması sonucunda doğan Kafkaesk anlatım tarzıyla sinemamızda bir ilk...

14-Vavien-(Taylan Biraderler):Film bir ay kadar geç vizyona girmiş olsaydı şu an bu listede olamayacaktı şüphesiz.Veri 10 yılın son günlerinde görmüş olsakta kanımız çok ısındı ve listeye 14.sıradan girdi.Vavien'de bir kasaba hikayesi,kasabanın üzerinden insanların "hallerinin" anlatıldığı hoş,sıcak bir film.

15-Yaşamın Kıyısında-(Fatih Akın):Kesişen hayatlar,İstanbul,Karadeniz.Her biri için izlenebilir...

16-Korkuyorum Anne-(Reha Erdem):Klasik bir Reha Erdem filmi.Sadece filmde geçen diyalogların hatrına bile bu listeye girebilir ki çok daha fazlası var.

17-Pardon-(Mert Baykal):Ferhan Şensoy'un en başarılı sinema hamlesi.Çok özel bir film,en komik değil belki ama en fazla tebessüm ettiren film.

18-Issız Adam-(Çağan Irmak):Herhalde adı geçen filmler arasında en popüleri Issız Adam.Biraz da bu yüzden onu alt sıralara aldım.Hakkında yazılacak pek bir şey yok.Zira film hakkında hemen herkes fikir sahibi.Güzel bir aşk filmi diyoruz.Güzel güzel izleyin...

19-Vizontele-(Yılmaz Erdoğan):Listeyi tamamlamak adına girmiş olsa da ilginç çekim teknikleri,yoğun komedi unsurları ve yüksek bütçesiyle sinemamızda önemli bir yer tuttuğunu söylemeliyiz.

20-Fasulye-(Bora Tekay):Listemizin en yaşlı filmi.Fasulye çekileli tam 10 sene olmuş ve ben bu 10 senede Bora Tekay'ın adını bir kez olsun duymadım.Kendisi şu an ne yapıyor bilmiyorum ama Fasülye'nin bu "top 20" listesindeki en sıradışı,en keyifli film olduğunu söyleyebilirim.Selim Erdoğan'ın da Fasulye'den sonra bir türlü dikiş tutturamaması Fasulye'nin hayırlı bir film olmadığına mı işaret etmektedir acaba?

Son olarak sizin önerileriniz,eklemek istedikleriniz hatta ayrı bir listeniz varsa lütfen buyurunuz...

24.12.2009

Being There (Bir Yerde)


İngiliz komedi ustası Peter Sellers'ın muhteşem bir filmini sizlerle paylaşmak istiyorum. Hepimizin aklına Pembe Panter serisi ve absürd-komedi tarzında ki filmleriyle gelen büyük oyuncu, bu sefer bambaşka bir rol üstlenmiş. Filmde yine bir nebze absürdlük var ama yoğun dram ağı filmin genelinde kendini hissettiriyor. 1979 yapımı film, 1980'de ölen Peter Sellers'ın son bir kaç filminden biri. Bu filmdeki, oyunculuğu ile sadece komedi oyuncusu olmadığını tüm dünyaya göstermiş ve Oscar'a aday olmuştur ve birçok ödül kazanmıştır. Polonyalı yazar, Jerzy Kosinski'nin kitabından sinemaya aktarılan filmin, yönetmenliğini ise Hal Ashby üstlenmiştir. Baştan söylemek gerekir ise, filmin ilk 15-20dk.'sı inanılmaz sıkıcı başlıyor ama bu ilk dakkalara sabrederseniz, film daha sonra hızlanıyor ve boşuna beklemediğinizi anlıyor ve inanılmaz keyif alıyorsunuz.

Chance, kendini bildiğinden beri yaşlı bir adamın evinde bahçıvanlık yapmış ve bir kez bile olsun adımını dışarı atmamıştır. Bütün hayatı, yetiştirdiği bitkiler olan Chance, diğer vakitlerinde ise bol bol televizyon izlemektedir. Yaşlı adamın ölümünden sonra, avukatlara yaşlı adamla yaşadığına dair hiçbir kanıt sunamayan Chance, istemeden de olsa elinde bavulu yollara düşer. Okuması-yazması olmayan, kimliği dahil bulunmyana karakterin, sahip olduğu tek şey bavulu ve uzaktan kumandasıdır. Sokaklarda, yürürken Chance'in şansı bir şeilde döner ve çok zengin ve nüfuzlu bir eve misafir olur. Saflığı ve içten duruşu ile ev sakinleri ve dostlarının, tüm güvenini kazanan Chance'in adı zamanla bir efsana haline bile gelir ve traji-komik olaylar birbirini izler...

Peter Sellers'ın muteşem ötesi bu filmini herkese tavsiye ederim. Kişisel olarak Sellers benim favori komedyenim ama dram ağarlıklı bu filmde ki, oyunculuğu ile herkese, ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu göstermiştir. Senaryo, zaten ünlü Polonyalı yazarın kitabından uyarlanma. Her yönü ile bir başyapıt sayılabilir. İyi seyirler.

imdb puanı:8.0

A Perfect Gateaway





Derin Karanlık ve Riddick Günlükleri'nin yönetmeni, David Thowy'nin vasat altı bir yapımı. Baştan aşağı klişelerle dolu ve 90'lı yılların 2.kalite aksiyon-macera filmlerinin hatırlatan bir film. Başrollerde ise; Milla Jovovich, Timothy Olyphant, Steve Zahn ve Kiele Sanchez var. Yeni evli bir çift, balayı için Hawai adasına giderler. İlk başta sakin ve huzurlu başlayan tatil, çiftimizin macera arayışı ile kendilerini dağlara taşlara vurması ile bir anda değişir. Çünkü, Honolulu'da bir cinayet işlenmiştir ve bu cinayetin failleri de bir çifttir. Balayı ikilisi, saklı sahillere doğru yol alırken, yakınlarında şüphelendikleri 2 tehlikeli çift vardır. Süprizler, birbirini izler ve siz hangi çiftin katil olduğunu çözmeye çalışırken, bir anda gerçekle yüzyüze kalırsınız. Tabiki, biraz dikkatli bir şekilde filmi takip ederseniz baştan beri hangi ikilinin katil olduğunun rahatça anlarsınız ve ilk 45dk.'dan sonra filmi boşuna izlediğinizi anlar ve Milla Jovovich'in güzelliğine kendinizi bırakır, filmin bitmesini beklersiniz. Boş, vasat altı bir Hollywood macera filmi daha, belki çok boş vaktinizde , elinizde başka izleyecek birşey yoksa değerlendirilebilir. İyi seyirler...

22.12.2009

Mahvolmuş Hayatlar



'aynı kadınla iki kez
evlenerek hayatımı mahvettim'demiş
William Saroyan.

hayatlarımızı mahvedecek bir şeyler
her zaman vardır,
William,
neyin veya kimin
bizi önce
bulduğuna
bakar,
mahvolmaya hep
hazırızdır.

mahvolmuş hayatlar
olağandır
bilgeler için de
ahmaklar için de.

ancak
o mahvolmuş hayat
bizimki olduğunda,
işte o zaman
farkına varırız
intiharların,ayyaşların,hapisane
kuşlarının,uyuşturucu müptelaları
ve benzerlerinin.
varoluşun
menekşeler kadar,
gökkuşağı
kasırga
ve
tamtakır
mutfak
dolabı
kadar
olağan
bir
parçası
olduklarının.

Charles Bukowski

21.12.2009

Bakjwi (Thirst / Kan Arzusu)



Bakjwi ,Oldboy filmi ile büyük bir başarı ve popülerite kazanmış, Koreli yönetmen Chan-Wook Park'ın yeni filmi. Konusu açısından, absürd bir korku- drama diyebiliriz. Vampir temalı bir film ama nerdeyse klasik olan hiçbir vampir öğesine yer verilmemiş. Kısacası, Kore'li yönetmen, ortaya deneysel bir yapım çıkartmış. Diğer filmleri kadar başarılı olmasa bile, bu deneysellik ve filmin görüntü zenginliği filmi hiç sıkılmadan bitirmenize sebep oluyor.



Konuya gelirsek eğer, Rahip Sang-Hyeon, nerdeyse tüm zamanını bir hastanede geçirmekte ve ölümcül hastalara son görevlerinde yardımcı olmaktadır. Geri kalan, zamanlarda ise hastanede ki hemşirelerin günah çıkarmaları ile uğraşmaktadır. Hayatın anlamanı daha derinlerde arıyan rahip, gönüllü olarak bir göreve katılır. Ne olduğu tam belli olmayan ve yüzlerce insanın ölümüne neden olan bir hastalığın, tibbi deneylerinde kobay olan rahip, kimsenin yapamadığını yapar ve hayatta kalır. Fakat, bu deneyler sonucu ruhu ve bedeni büyük bir değişime uğrar. Artık, kan arzusu ile dolu, günahkar bir vampirdir. Bu arada kader onu, bir çoçukluk arkadaşı ile kesiştirmiştir. Arkadaşının karısı ,Tae-Joo ile tutkulu bir ilşkiye başlıyan Hyeon, hem bir yandan susuzluğunu gidermeye bir yandan da dünyevi zevkleri tatmaya başlar. Zamanla, Tae-joo ve Hyeon arasında ki ilişki çok daha farklı boyutlara ulaşır ve Hyeon için işler artık içinden çıkılmaz bir hal alır. İyilik için çıktığı yolda artık, o en büyük kötülük ve günah sebebidr. Bir süre sonra, sevgilisi Ta-joo'yu da vampire dönüştüren Hyeon, büyük bir yanılsamanın ve yanlışın içinde olduğunu görür ve sevgi/nefret arasında gidip geldiği Tae-joo ile çok kritik bir karar alır.



Herkesin izleyipte sevebileceği bir film değil, ama biraz olsun uzak doğu sinemasının seven izleyiciler için iyi bir tercih olabilir. Filmin, artıları bana göre eksilerinden çok daha fazla. Deneysel yapısı ve türe getirdiği yeni solukla dikkati çeken ve izlenmeyi hak eden başarılı bir film. Bir not da , görsel öğeler için söylemek gerekirse; mükemmele yakın olduğunu söyleyebiliriz. İyi seyirler...

17.12.2009

Law Abinding Citizen


Law Abinding Citizen, adalet sistemini sorgulayan ve bunu yaparken aksiyon ve gerilimin dozunu hiç düşürmeyen bir film. Filmin genel olarak, artılarını ve eksilerini ortaya koyduğumuzda ortalama bir yapım olduğunu görebiliriz. Öncelikle artıları; başarılı oyunculuklar, Gerard Buttler ve Jamie Foxx oyunculukları ile filme çok büyük bir enerji katmışlar. Filmin diğer artıları ise; kokuşmuş Amerikan adalet sistemini sorgulaması ve intikam hırsının yarattığı gerilim. Eksilere gelirsek eğer; nedense filmin konusu bana pek özgün gelmedi, bazı noktalarda aklıma hep Prison Break dizisi(Hapishane bölümleri) geldi, işkence ve ölüm makineleri yaratma bölümlerinde ise Testere serisinden, bir esinlenme görmedim desem yalan olur. Ayrıca, filmin senaryosunda da belli başlı kopukluklar göze çarpıyor. Filmin konusuna gelirsek eğer, Cylde Shelton ve ailesi evlerinde birgün hunharca saldırıya uğruyorlar ve Clyde'ın gözlerinin önünde karısı ve küçük kızı can veriyor. Clyde, suçluların gerekli cezaları almasını umarken suç ortaklarından birinin çok kısa bir sürede yapılan bir anlaşmadan dolayı serbest kalmasını, içine sindiremiyor ve adaleti kendisi sağlamak için sahneye çıkıyor. Hedefinde ise, sadece suçlular değil, bu davada adı geçen herkes ve adalet sisteminin tümü vardır... Gerilimin ve aksiyonun yüksek olduğu ama senaryo ve işleniş bakımından sıradan bir film. Herşeye rağmen, boş bir vakitte izlenebilir filmler arasına rahatça girebilir. İyi Seyirler

imdb notu: 7.3

14.12.2009

Be Kind Rewind (Lütfen Başa Sarın)


Senaryosunu ve yönetmenliğini Fransız sinemacı Micheal Gondry'nin yaptığı film, son derece eğlenceli ve bazı noktalarda hafif fantastik öğeler bulunduran bir komedi yapımı. Yönetmen, daha önce Eternal Sunshine of the Spotless Mind ve Science of Sleep ile sinemaseverlerin ve eleştirmenlerin dikkatini çekmiş ve büyük bir başarı yakalamıştır. Dram ve komedi tarzlarına eklediği fantastik öğelerle belli bi tarz yakalamış olan yönetmen, bu filmde de kendi üslübunu yine yansıtmıştır. Filmin başrollerini ise; Jack Black, Mos Def ve Danny Glover üstleniyor. Mr.Fletcher(Danny Glover) küçük ve eski bir video kaset kiralama dükkanına sahiptir. Binanın çok eski olması ve şehrin yönetiminin modernizasyona gitmesinden dolayı yıkılmakla karşı karşıya olan dükkanını, yıkılmaktan kurtarmak için uğraşan Mr.Fletcher, bir dost toplantısı için şehirden ayrılır. Dükkanı, ise çalışanı Mike'a teslim eder, ama tek bir şartı vardır; Mike arkadaşı Jerry'i dükkana sokmayacaktır. İlk günden dükkana giren Jerry, elektrik santraline sabotaj yapmak için Mike'ı kandırmaya çalışır, ama beceremez. Sabotaj yapmaya çalışırken , kendi sabotajlanan Jerry, yoğun elektriğe kapılır ve manyetize olur. Dükkan'da ki, kasetleride bu manyetik güç sayesinde silen Jerry, Mike'ın başına büyük bir iş açar. Silinen, bütün kasetleri yerine koymanın imkansız olduğunu fark eden ikili, yapılmış filmleri tekrar kendileri çekmeye başlarlar. 20-25 dakika süren ve kendi tabirleri ile 'İsveçleştirdikleri' bu filmleri, kiralamaya başlarlar. Filmler, bir süre sonra çok popüler olur ve kahramanlarımız bölge halkının desteği ile video kaset dükkanlarını yıkımdan kurtarmaya çalışırlar. Gerçekten, komik ve eğlenceli bir film, zaman zaman fantastik ve zaman zaman duygusal öğelerde olan bu film, tekrar tekrar izlenmeyi hak ediyor.

12.12.2009

Code Inconnu (Bilinmeyen Kod)


Michael Haneke'yi ve sinemasını herkes sevmez,sevemez,zor gelir çünkü.İzleyiciyi zorlar,çoğu zaman sıkar.Bizler hayatımızda genellikle derdimizi,henüz anlatmadan başkalarının anlamasını isteriz.Bunun yanında ne sıkıntımızı ne de sevincimizi kolaylıkla anlatabiliriz bir diğerine...Hal böyle olunca Haneke'nin mekanın gözü olarak yerleştirdiği kamerasında gördüklerimizi anlamaya zorlamayız kendimizi,canımızı sıkar kamerasının şahit oldukları.Çünkü o kadar çok şey anlatır ki o kamera,zoraki iletişime geçen ve zar-zor anlaşan bizler o kameranın anlattıklarına kulak vermek istemeyiz.Dediğim gibi ya zaten iletişimde yaşadığımız zorluklardan dolayı ya da gerçeklerin canımızı sıkmasından,bizlere unuttuğumuz ama gerçek olan birşeyleri anımsattığından...Kabul,izlemesi zordur,kimi sekansları belki de gerçekten olmamıştır.Yine de,Haneke kadar bizim içimizdekini bize gösteren bir başka yönetmen daha var mıdır bilmiyorum.

Gidip Amerikalara kadar filmler çekti Haneke.Sebebini "anlattıklarımın daha çok insana ulaşmasını istiyorum" olarak açıkladı.Yani Haneke Tarantino gibi değil.Onun anlattıklarına bayılmıyor kimse.Julliet Binoche'de olmasa...Kimse kulak asmıyor anlattıklarına.Çünkü,görkemli yeni şatolarımız,metropollerimizdeki tüm çelişkileri,o meşhur şehir hayatımızın tüm çürümüşlükleri,yüz yıllık bir aşk hikayesinin gölgesinde,kapitalist korku çağına tuttuğu aynayla tüm endişelerimizi,şüphelerimizi hatta ahlak anlayışımızda meydana gelen tahribatları korkusuzca,bizim görmemek için kıvrandığımızı bile gözümüzün içine sokarcasına bir tek o anlatıyor.O yüzden Haneke sineması genelde sevilmez.İki saatlik boş vaktimizi de adeta konuşan bir ayna karşısında geçirmek istemeyiz çünkü.

Code Inconnu'da da(Bilinmeyen Kod) bunların hepsi mevcut.Kırk küsür sekans ve her birinde ayrı bir temas.Sinema kariyeri peşinde koşan pek güzel bir Binoche,savaş muhabiri sevgilisi,ateşli,hırslı bir siyahi genç,Romanya'dan bir sürü umutla Fransa'ya irtica eden göçmen bir kadın...Hepsi bir gerçeği anlatmak için var.Film,karakterlerin yollarının kesiştiği sahneyle başlıyor ve adeta tümden gelim yöntemiyle karakterlerin hayatlarına misafir oluyoruz.Sekansların çokluğu ve zaman-mekan uyuşmazlığı sebebiyle kimi yerlerde zihnimiz bulansa da ve film çoğu Haneke filmi gibi sorulara cevap vermeden,anlatılanlara bir ekleme yapmadan bitse de genel itibariyle her zamanki gibi çok iddialı ve gerçekçi bir Haneke filmi ile karşı karşıya kalıyoruz.Yüzleşmesi zor,izlemesi zor ama gerekli.