Pages

12.12.2009

Code Inconnu (Bilinmeyen Kod)


Michael Haneke'yi ve sinemasını herkes sevmez,sevemez,zor gelir çünkü.İzleyiciyi zorlar,çoğu zaman sıkar.Bizler hayatımızda genellikle derdimizi,henüz anlatmadan başkalarının anlamasını isteriz.Bunun yanında ne sıkıntımızı ne de sevincimizi kolaylıkla anlatabiliriz bir diğerine...Hal böyle olunca Haneke'nin mekanın gözü olarak yerleştirdiği kamerasında gördüklerimizi anlamaya zorlamayız kendimizi,canımızı sıkar kamerasının şahit oldukları.Çünkü o kadar çok şey anlatır ki o kamera,zoraki iletişime geçen ve zar-zor anlaşan bizler o kameranın anlattıklarına kulak vermek istemeyiz.Dediğim gibi ya zaten iletişimde yaşadığımız zorluklardan dolayı ya da gerçeklerin canımızı sıkmasından,bizlere unuttuğumuz ama gerçek olan birşeyleri anımsattığından...Kabul,izlemesi zordur,kimi sekansları belki de gerçekten olmamıştır.Yine de,Haneke kadar bizim içimizdekini bize gösteren bir başka yönetmen daha var mıdır bilmiyorum.

Gidip Amerikalara kadar filmler çekti Haneke.Sebebini "anlattıklarımın daha çok insana ulaşmasını istiyorum" olarak açıkladı.Yani Haneke Tarantino gibi değil.Onun anlattıklarına bayılmıyor kimse.Julliet Binoche'de olmasa...Kimse kulak asmıyor anlattıklarına.Çünkü,görkemli yeni şatolarımız,metropollerimizdeki tüm çelişkileri,o meşhur şehir hayatımızın tüm çürümüşlükleri,yüz yıllık bir aşk hikayesinin gölgesinde,kapitalist korku çağına tuttuğu aynayla tüm endişelerimizi,şüphelerimizi hatta ahlak anlayışımızda meydana gelen tahribatları korkusuzca,bizim görmemek için kıvrandığımızı bile gözümüzün içine sokarcasına bir tek o anlatıyor.O yüzden Haneke sineması genelde sevilmez.İki saatlik boş vaktimizi de adeta konuşan bir ayna karşısında geçirmek istemeyiz çünkü.

Code Inconnu'da da(Bilinmeyen Kod) bunların hepsi mevcut.Kırk küsür sekans ve her birinde ayrı bir temas.Sinema kariyeri peşinde koşan pek güzel bir Binoche,savaş muhabiri sevgilisi,ateşli,hırslı bir siyahi genç,Romanya'dan bir sürü umutla Fransa'ya irtica eden göçmen bir kadın...Hepsi bir gerçeği anlatmak için var.Film,karakterlerin yollarının kesiştiği sahneyle başlıyor ve adeta tümden gelim yöntemiyle karakterlerin hayatlarına misafir oluyoruz.Sekansların çokluğu ve zaman-mekan uyuşmazlığı sebebiyle kimi yerlerde zihnimiz bulansa da ve film çoğu Haneke filmi gibi sorulara cevap vermeden,anlatılanlara bir ekleme yapmadan bitse de genel itibariyle her zamanki gibi çok iddialı ve gerçekçi bir Haneke filmi ile karşı karşıya kalıyoruz.Yüzleşmesi zor,izlemesi zor ama gerekli.

Hiç yorum yok: